Başarının Mimarı Travmalar

Yaşam seyir defterinin gerçeklik düzleminde altı kalın çizgilerle çizilerek deneyimlenmiş, algı evreninde ise üzerine düşülmeden apar topar halının altına süpürülmüş; bireyin benlik bütünlüğünü tehdit eden, bastırarak unutulmaya, yamalanmaya çalışılan ve bir kırılma noktasıyla infilak eden kümülatif hüzün setininin adıdır Psikolojik travma.

Psikolojik travma kavramını, etrafta yüksek sesle ifade etmek, cümle içinde kullanmak veya farkındalığını hissetmek; her daim sıkıntılara gebe.

“Değişik – deli – ezik – güçsüz – zaafı var – bundan karı olmaz – bundan anne olmaz – bundan müdür olmaz – bundan lider olmaz – he canım he, dinliyoz devam et” gibi kavram ve algılar ivedilikle saf zihinleri bulandırıyor.

Türk kültüründe, travma arama kurtarma timleri ile çok fazla karşılaşma imkanı bulunmuyor.

Travma arama kurtarma timleri, çalışmalarına başladığı anda, “Kısmet – Hayırlısı – Kader – Takdir-i İlahi vb.” gibi toplumun DNA’sında yaygın olan kavramlar, anlam olarak o kadar derinlere inebiliyor ki;  arama kurtarma timleri de aynı söylemler ile, başladıkları yerde, hiç kademe kaydedemeden süreci noktalıyor. Belki de iyi oluyor. Bilinmez.

Profesyonel yaşamda, psikolojik travmanın rolüne bakıldığında ise, başarının; hırslı, acımasız, çalışkan ve travmalı bireyler tarafından daha kolay yakalandığı gözlemleniyor.

“Yükseldikçe sıcaklık azalır” prensibi doğada olduğu kadar profesyonel hayatta da ziyadesiyle geçerli. Zirveye çıkıyorsun ve bir bakıyorsun ki başka biri oluvermişsin. Toplantı yönetirken “sen” ile, havalı bir mağazadan alışveriş yapan “sen” arasında hiç fark kalmamış. Kartvizitin ile özel hayatın birbirine yürümüş ve yakınsamış. Yanında tulusol kağıdına sokup çıkarmadan selam verebileceğin kimse kalmamış.  Ortam hep soğuk ve hep yalan. Samimi görünümlü sıcak tebessümlerin tezgah arkalarında her daim kutup iklimi hakim.  Yalnızsın. Üşüyorsun. Ama başarılısın. Herkes seni konuşuyor, senden bahsediyor, sana gıpta ile bakıyor. Peki sen nereye bakıyorsun? Hep yukarı.. Daha yukarı…

Zirve serüveni esnasında parmakla gösterilen yöneticilerin yetkinliklerine bakıldığında, işbu yetkinliklerin kazanım süreçlerinin bazında, sağlam travmalar olduğu görülür. Tıpkı süper kahramanlar gibi. Süper kahramanları, süper kahraman yapan faktörlerin başında yaşadıkları travmalar gelir.  Batman, Superman, Iron Man, Spider Man gibi kahramanların tamamında ciddi bir aile travması vardır. Bu travmalar süper güçlerini ortaya çıkarır. Vesile olur ve onları kahraman yapar.

Kartvizite katkı sağlayan travmalara bakacak olursak:

“Evet, bir zamanlar gözlüklü ve inektim. Sürekli dalga geçiyordunuz. Şu anda, alayınız bana bağlı çalışıyorsunuz ve size köpek çekiyorum, ağızınızı açamıyorsunuz.”

“ O zamanlarda kilolu olduğum için beni kanka, Ceyda’yı sevgili yapmıştın. Şimdi bulunduğum ortama girmeye kılığın kıyafetin bile yetmez.”

“ Bir zamanlar fakir ama gururlu delikanlı vardı. Hatırladın mı? Doğum gününe çağırmamıştın. Sana inat, uzun zamandan beri doğum günlerimi teknede kutluyorum.”

“ Yıllarca beni tek kaş diye çağırdınız. Yıllardır en basit ağda operasyonu için  bile havalı güzellik merkezlerine giderken, siz hala sakız ağda yapıştırıp çekiyorsunuz.”

“ Sana deliler gibi aşıktım be Tufan. Fırlamalığına, okul takımı kaptanlığına, yırtık kotlarına vurulmuştum. Halbuki bi bok yokmuş olm sende. Ne salak mışım?”

“ Beni, O motor Sude ile aldatmanı hiç unutmadım. Unutamadım. Yıllardır unutmak için o yaranın üzerine tenler basıyorum. Yara kapandı ama izi hala duruyor.”

“ Geçirdiğim trafik kazasından sonra altı ay sırt üstü hiç kıpırdamadan yattım. Hayat ve kısıtları ile tanıştım.”

“ Herkesin ortasında eşek sudan gelinceye kadar dayak yedikten sonra alkolun şişede duruşundaki metafora vakıf oldum.”

“ Babamı kaybettim. Daha ne olsun. Yaşama sevincimi O’nunla birlikte kara toprağa emanet ettim.”

“Boyum kısa diye yıllarca beni oyuna dahil etmediniz. Şimdi ise benim kurduğum oyunda piyon olabilmek için saha kenarında 90 dakika ısınıyorsunuz.”

“Seni hep sevdim. Hala seviyorum hayvan herif. Ama bunu kendime bile itiraf etmekten korkuyorum.”

“Biliyor musun? Hala kıroyum. Ama para bende…”

Satranç hayat gibidir. Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işine yarar, bazılarıysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip yine de kazanabilirsin oyunu.  (Adam Fawer)

 

10.08.2014 Tarihinde Radikal’de yayınlanmıştır.