Profesyonel Aşk

Yeliz, (29) telekomünikasyon sektöründe segment yöneticisi. Aşka inanmayanlardan. Profesyonel hırsları ile değerlerini takas etmesinin üzerinden iki sene geçmesine rağmen, hala arada sırada kan ter içinde uyanıp vicdanının varlığını hissederek “Rüya” diyerek kendini avutuyor. 

Segment müdürü olabilmek için profesyonel kariyer patikacılarının ön koşul olarak konumlandırdığı değerlerin mutlak ölümü için son aşamada elinden geleni ardına koymuyor. 

Hırslarla değerler arasındaki amansız mücadelenin son evresinde bünyede kalan son duygu kırıntılarını mutlak olarak ortadan kaldırabilmek için, değerlerinin üzerine rassal tenler basıyor. Her gecesi dolu. Her gecesi eğlenceli. Her gecesi sıradışı ve öykünelesi. Ancak her bastığı ten, görünürde bünyeyi iyileştirirken, kalbin derin dehlizlerinde karadelikler oluşturuyor. Aynaya baktığında gözlerinde herhangi bir parıltı ve ruhunun yaşadığına dair herhangi bir işaret alamıyor. 

Peki Yeliz’in hayatı bu noktaya nasıl gelmişti? 

Ergenlik çağını, sivilce, fazla kilolar, gözlüklü ve inek olma travmaları ile tamamlamış olan Yeliz, lise son sınıfta kendini tamamen pratik hayattan soyutlayarak soru bankaları ile hemdem oldu. En büyük zevki, üçgenin tabanına dikme indirip öklit denklikleri ile oynaşmaktı. Soru çözmek, deneme sınavlarında iyi puanlar almak, haftasonu alemlere akan arkadaşlarına içten içe “Kapak olsun alayınıza, göreceğim sizi sınavda” diye haykırmak en büyük mutluluk kaynağı idi. 

Kendisinden beklendiği gibi üniversite giriş sınavında güzel bir performans sergiledi ve ülkemizin hatırı sayılır üniversitelerinden birinde işletme bölümünü kazandı.  İlk defa aileden uzak kalıyordu. Çok farklı bir histi. İstediği saatte eve girip çıkıp, istediğini yapabilirdi.  Kimseye hesap vermesine gerek yoktu. 

Yeliz bu hesapsızlık anaforunda tam kabak çiçeği gibi açmaya başlamıştı ki Derin ile karşılaştı. Derin, kolej hayatında her yolu gidip gelirken, güdülen koyunlardan ziyade çobanlarla dahi etkileşmişti. Yeliz, tüm rasyonelini, travmalarını, nefesini Derin’e duyduğu aşkın içinde öğütmüş Derin’e bağımlı hale gelmişti. O’nu görmek de görmemekte Yeliz’e büyük acı veriyordu. Derin ise sınavlarında ve ödevlerinde kendisine yardım ettiği için ve “iyi kötü gideri var” motivasyonu ile Yeliz’in yanında yer alıyordu. 

Tahmin edileceği üzere hikaye çok uzun sürmedi. Sınavlar biter bitmez Yeliz, Derin’i başkalarının koyunlarından toplamaya başladığında gerçeklerle  zor da olsa yüzleşti. ( Dili damağı kurudu. Karnı ağrıdı. Anlamsız zamanlarda sürekli ağladı. Kendinden nefret etti. Yemek yemedi. Günlerce evden çıkmadı. Kimse ile görüşmedi.) 

Çektiği acılar Yeliz’i pişirmiş, kendi küllerinden yeniden doğurmuştu.  Artık bambaşka bir Yeliz vardı. Dersine, işine, gücüne, geleceğine odaklanan bir Yeliz. Öyle de oldu. Üçüncü sınıfta çokuluslu bir şirkette staja başladı. Herkesin beğenisini kazandı. Okulunu başarı ile tamamlar tamamlamaz staj yaptığı şirketten iş teklifi aldı. Hayallerinin teklifini almıştı. Elinden geleni ardına koymuyordu. Hayatında mesainin haricinde hiçbir şeye yer yoktu. İş ortamının profesyonel kadın imajından nasibini almış ve kadın gibi giyinmeye, davranmaya başlamıştı. Onüç punto topuklu ayakkabısız, mini eteksiz, fönsöz, eyelinersız, pudrasız sahaya çıkmıyordu. Sadece işi ile ilgilendiği için kılık, kıyafet ve bakım yönetimini de işin bir parçası olarak değerlendiriyordu.

Yeliz’deki değişim, şirketteki kurtların dikkatini çekmişti. Koca koca (hatta evli barklı) adamlar ilk fırsatta yazılıp yürünecek genç yetenek listesinin başına  Yeliz’i yazmışlardı. Berk, kurtlar arasındaki en yetenekli ve en deneyimli olandı. Elinden bu zamana kadar kurtulan olmamıştı. Kafasına koyduğunu mutlaka avlaması ile tanınıyordu. Berk, travmaları ve kocaman duvarları olan Yeliz’i profesyonel bir metodoloji ile tavladı.

Sadece İş Arkadaşıyız: Yeliz’e işinde yardımcı oldu. İş odaklı yaklaştı. Haddini ve çizgisini koruyarak işe dair öğretici ve faydalı deneyimler paylaştı. Tavsiyelerde bulundu.  (%100 İş, %0 Özel)  

Tehlikenin Farkında mısın?:İş hayatının acımasızlıklarına dair düzeyli bir şekilde Yeliz üzerinde farkındalık yarattı. Hangi durumda, kime karşı, nasıl davranması veya davranmaması gerekliliğine dair somut reçeteler paylaştı. Böylece farkındalığı oluşan Yeliz için karşılaşacağı bir sıkıntı karşısında ilk çalınacak kapı Berk’in kapısı idi. (%70 İş, %30 Özel)

Kapasitenin Farkında mısın?: Yeliz’in kapasitesinin derinliğine dair yüzeysel örnekler vererek ilişkinin boyutunu başka bir düzleme taşıyan Berk, Yeliz’in geçmişine, travmalarına dair kendisine açılmasını sağladı. Akabinde havalı laflar ve metaforlarla etkileyici analizler yaparak kendisinin ne kadar kapasiteli olduğuna Yeliz’i inandırdı. Berk’in arkasından uzun uzun bakan Yeliz, “Hayatta hala bu kadar iyi ve yetkin insanlar var mı?” diye içinden geçirdi. Zehir kana karışmaya görsün, şuur da bulanmaya başladı. (%50 İş, %50 Özel)

Ne olursa olsun Yanındayım: Kariyer patikasının zorluklarına, iş arkadaşlarının tezgahlarına karşı her daim yanında olduğunu 7/24 destek verebileceğini ifade etti. Bu bağlamda ilk defa şirketin kısa numarasının haricinde uzun telefon numarası paylaşıldı. “Ne zaman istersen, aklına ne takılırsa takılsın, kendini kötü hissettiğinnde, canın sıkıldığında mutlaka ara. Unutma ne olrusa olsun hep yanındayım sen benim için özelsin.” (%30 İş, %70 Özel)

Benim için Çok Özelsin: Altyapısını hazırlamış olduğu süreçte, havalı bir mekanda, doğru bir konjonktürde, doğru duygu irtifasında lafın ortasından girerek “Seni işte tanıdım ama iş veya kariyer umrumda değil. Varlığın varlığımı anlamlandırıyor. İşe gelmeme, nefes almama vesile oluyorsun. Benim için çok özelsin. Sensiz aldığım oksijen ciğerlerimi yakıyor.” söylemi ile Yeliz’e çok direnme şansı bırakmadı. (%0 İş, %100 Özel)

Her ne kadar Yeliz yıllar içerisinde kendisine korunaklı bir savunma sistemi kurmuş olsa da bu defa karşısındaki kişi çok profesyoneldi. Oyunu kuralına göre oynuyor ve hedefi doğrultusunda sabırla malzeme vermeden ilerliyordu. Berk adeta aşk filmlerinden fırlamış bir karakter gibi davranıyordu. Nezaketi, görgüsü, zekası ve olgunluğu ile büyük puan topluyordu. Yeliz, yıllar sonra ilk defa kendini karşı cinsten birine tamamen teslim etmişti. Berk doğru bir insandı ve hak ediyordu. Tartışılacak bir yanı yoktu. Yeliz ise Berk ile birlikte yalnız olmanın, bir olmanın, sevmenin ve sevişmenin hazzını yaşıyordu.   

Haftalık olağan statü toplantısında iken Yeliz’in sesi kısık olan telefonunun ekranında birden Berk’ten Whatsapp mesajı çıktı. Yeliz, yüzünde çocuksu bir gülümseleme ile telefonunun şifresini girdi ve Berk’ten gelen mesajı heyecan ile okumaya başladı. Mesajda:

“Olm görev tamamdır. Sürekli götürüyorum artık. İstediğim zaman istediğim yerde. Çok iyi değil mi? Çılgın deneyimlerimizin detaylarını anlatacağım. Hepinize kapak olsun. İddiayı kazandım.” 

yazıyordu. Berk, abaza bir kurt grubuna gönderirken mesajı yanlışlıkla Yeliz’e göndermişti ve farkında bile değildi. Yeliz, yerin altından kaydığını hissetti elinden telefonu düşüreyazdı, hemen kendini toparladı ve toplantıyı terk etti. Kendini tuvalete zor atan Yeliz aynada uzun uzun kendine baktı. Nasıl böyle bir hatayı, bile bile bu kadar acı çekmesine rağmen, tekrar yapabilirdi? Nasıl bu kadar salak olabilirdi? İşte Yeliz, son duygu kırıntılarını mutlak olarak ortadan kaldırabilmek için değerlerinin üzerine rassal tenler basma noktasına bu şekilde geldi. 

Aşkın ve profesyonel hayatının hamurunda iflah olmaz bir illüzyon mevcut. İllüzyondan yoksun bir gerçek, hâlâ gerçek olarak kabul görebiliyorsa, bu durumda; gerçek, nesnel bir gerçekliğe nasıl sahip olabilir?

“Yüzünü örten perde açıldığında hakikat eğer hâlâ hakikate benziyorsa, bu durumda, çıplak hakikat diye bir şeyden söz edilemez.” J. Baudrillard