Beleş İnsanları

Hayatı Ucuzlaştıran İnsanlar

Sebat ile olan mücadelesinde doğuştan hükmen mağlup sayılmış, her daim gücün ve güçlünün yanında nefes alıp vermiş, hayatın her sahnesini yancı lenslerle izlemiş ve hayatın anlamını elini cebine götürmemekle özetlemiş ve özümsemiş insanlardır. 


Sürekli her alanda fırsat yaratmak, maliyetleri sıfırlamak, yancı konumundan taviz vermemek, hayatın yeni deneyimlerinin maliyetsiz tadına bakmak, deneyimli insanlara  “Hacı anladık başarmıssın da, şunu bi 10 adımda özetlesene neler yapacaktık?”  sorularını yöneltmek, sunum yapan kişiden “Çok teşekkürler elinize sağlık, sunumunuzu şu USB’ye atabilir misiniz?”diyerek sunumunu istemek, hayatınını maliyet odaklı yaşayıp asgari maliyetlerle sürdürdürebilirliği başarı saymak fabrika ayarlarında yüklü olarak gelir. 


Temel olarak beleş insanı özellik ve söylemlerine bakacak olursak:

* Sigara içer. Ama asla paket taşımaz.

* Puroya merak sarar. Ancak her seferinde başkasının purosu ile hava atar. 

* Cüzdanı hep uzaktadır. Nakit parası hiç yoktur. Kredi kartı da cüzdandan hep geç çıkar veya POS makinesi ile hoşlaşmaz. Hesap ödemeye dair tüm gerekli aksiyonlar alınana kadar hesap ödenir.
 

* Valeye para vermemek için, gittiği mekanın 3 km ötesine arabasını park etmekten gocunmaz.

* Benzin yakmasın diye mutlaka bir arkadaşının arabasına yamanırken, “İçki içeceğim sıkıntı olmasın” söylemini yan cebinde tutar.

* Her bulduğu yol fırsatında vitesi boşa atarak benzinden tasarruf ettiğini düşünür.

* Berbere jöle sürmek, kulak kıllarını çakmak ile yakmak için gider. 

* Kendi saçını sakalını, sokaktan 10TL’ye aldığı makine ile keser. Bunu da verimlilik olarak görür. 

* Taze çay gelmiş okey masasında yancı olup, oynayanlara yorum yaparlar. Herkes çay içerken ekstra tost vs siparişi verir.

* Saha ziyareti veya “external focus” kisvesi altında sürekli iş temaslarında bulunur. Ancak bu ziyaretleri yemek zamanına denk getirir. Bu vesile ile en premium mekanlarda eli ile cebinin arasındaki açıyı bozmadan premium yemek deneyimleri elde eder. 

* Dünyanın en zeki ve donanımlı insanıdır. Dolayısıyla kendisine akıl soran veya soracak olanların mutlaka bunun bir şekilde karşılığını vermeleri gerektiğini düşünür. 

* Mesai saatinin bitiminde akşam yemeğini de iş ortamında yer. Böylece hem evde yeme derdi olmaz. Hem de maliyeti olmaz. 

* Benzini şirket tarafından ödeniyorsa gitmediği tüm coğrafyalara gitme vizyonunu aktif hale getirir. Aracını başkalarına kiralamayı teklif eder. En kötü ihtimalle “Benzin benden yeme içmeyi siz çekin” seviyesine iner. 

* Dışarıda yediği her yemeği, otelde faturalanan her ekstrayı, seyahat esnasındaki her detayı (hediye vs) dudak uçuklatan argumanlarla süsleyip şirkete masraf olarak kilitleme eğilimindedir. 

* Toplantı esnasında gelen ikramları toplantı sonunda masasına götürür.


* Gidilebilecek tüm konser, maç, vs gibi etkinliklerin  biletlerini sponsorlardan temin etmeye çalışır. Bu konuda arkadaşının arkadaşı, arkadaşının ebesinin arkadaşı dahi aranır. “Bu zamana kadar herhangi bir etkinliğe para verip gitmedim” söylemini erdem sayar.  

* Mekanda havalı içkilerin açıldığı locaya yanaşır, her türlü içki, çerez, buz, aperitif, meyveye salça olur. Hesap istendiği anda tüm şanıyla tuvalette olan insandır.  

* Arkadaşından ödevini, “Hacı bi versene doğru yolda mıyım? Check etmek istiyorum.”diyerek aldıktan sonra, küçük değişiklikler yapıp hacılar.

* Ders kitabı almaz, arkadaşlarından otlanır.


* Kalem, defter vs gibi kırtasiye malzemeleri ise katılınan etkinliklerden gelmektedir.


* Kız arkadaşı  ile çıkacağı zaman arkadaşının arabasını almaya çalışır. Alamaz ise “Halka inelim güzelim, hep araçlardayız. Otantik ruh kişisel gelişimin anahtarıdır” cihetiyle kızı dolmuş veya otobüse binmeye zorlar.


* Metro, metrobüs, otobüse beleş binmeyi fırlamalık sayar.


* Gittiği mekanda ilk hareket olarak wireless şifresini ister. Bir çay içip saatlerce oturur.


* Beleş wireless bulduğu zaman yapışır, kopacak stresi ile ömründen ömür gider.  


* Pilav üstü kurunun yanında bir ekmek yiyen kişidir.


* Arkadaşı ile buluşmadan önce parfümeriye gidip, testerları hayvan gibi deneyip, her tarafına parfüm sıkar. 


* Kız arkadaşı ile buluşmadan önce simide abanıp, buluştuklarında kız yemek yerken “Ben tokum deyip” diyerek soda içer.


* Herhangi bir dergi, kitap, film, dizi, müzik gibi esere para ödemez. Bir yolunu bulur beleş edinir. Para vereni de salak olarak görür.

* Sürekli arkadaşının telefonundan konuşma eğilimindedir. “Hafız, telefonunu bi versene, evi haberdar edeyim geç kalacağımdan. Yine kontörüm bitti de.” 

* En hızlısından sonuca nasıl gideceğine odaklanır. “Hocam, peki ya sizin deneyimleriniz doğrultusunda biz nasıl marka oluruz?”


* Güzelliğin bile maliyetlerini paylaşır. “Canım, rujunu kullanabilir miyim? Senin pilli rimelinle daha iyi rimel çekiliyor ben de alacağım en kısa zamanda” 

Sonuç olarak hayatın doğrusal düzleminde her koşulda ayakta kalabilen, her ortama uyum sağlayabilen ve varlığını sürdüren bir organizma ile karşı karşıyayız.

İşbu organizma ile tarihin tozlu yapraklarına kıyasla artık daha fazla karşılaşıyoruz. Önümüzde, arkadamızda, sağımızda, solumuzda, evimizde, odamızda, işyerimizde…

Kısacası artık her yerdeler…

19.01.2014 Tarihinde CNN Türk Sitesinde Yayınlanmıştır  

In Professus

Yeni yılın ilk günleri… Levent-Maslak yerleşkesinde, yağmur damlalarının göz yaşlarına karıştığı plazalar, bir sabahı daha karşılıyor. Soyunun tükenmesi ile ilgili herhangi bir tehlike söz konusu olmayan,  nev-i şahsına münhasır canlı türü, ağırlığına yakışır heybetteki bir sığınakta ‘Plaza’da barınıyor. Latince kökeniyle In Professus = Profesyonel

Profesyonel, yaşadığı plaza ekosistemin sınırlarını aşan bir hayat tarzının kurallarıyla oturup kalkıyor, besleniyor, yaşıyor, geziyor, seviyor, ve nefret ediyor; dolayısıyla profesyonelin habitatı plaza sınırlarını fazlasıyla aşıyor.

Profesyonelin hayatı bir alışkanlıklar bütünü olarak güneşin doğup battığı tüm topraklar ve coğrafyalar boyunca akıp gidiyor; bu akışkan gerçeklik para kazanmak ve hayatı devam ettirmek gibi temel ve sıradan bir faaliyetin ötesinde bir kimlik kazanarak kendisini gerçekleştirenler için bağımsızlığını ilan ediyor.

“Güneşin batmadığı imparatorluk” ise yalnızca isim değiştiriyor, güneşin üzerine doğduğu her coğrafyaya uzanan devasa bir habitatın asil üyeleri olan profesyoneller din, dil, ırk veya herhangi bir mensubiyetin kabullerine takılmaksızın yeni bir ulus meydana getiriyor.

Bu habitatın üyeleri coğrafi sınırları olmayan “Multinational” bir ülkenin  vatandaşları olarak güneşin doğduğu tüm topraklara dikilen plaza ekosistemleri içinde, kendilerini fiziken besleyen Starbucks gibi mekanlardan, bir profesyonel olarak yaşayakalmalarını sağlayan Mug, BlackBerry, Badge, Moleskine  gibi araç gerecin eşliğinde üyesi oldukları kimliğin hükümranlığına güç katıyorlar.

Dünyayı avucunun içine almak, sınırları tanımamak ve masanın hep kazanan tarafında olmak ise bazı bedelleri beraberinde getiriyor. Plaza ekosistemlerinin tüm dünya coğrafyasını kuşatarak oluşan habitatında yaşayaduran profesyonel, duygularını ve ilişkilerini de bu formda yaşıyor, bir anlamda asla bu üst kimliğin dışında yaşayamaz hale geliyor. Geleneksel ulus devletlerin vatandaşları nasıl aynı tarihi ve yaşam alışkanlıklarını topluluklar olarak taşıyorlarsa, profesyoneller de bu davranış kalıbının zamanın ruhuna uygun, hızlı, akışkan ve tabii ki daha mekanik bir uyarlamasını yaşıyorlar.

Ekosistemlerinde havalı iş kavramlarını, ürün ve hizmetleri; fiyakalı metodolijilerin ışığı altında pişirilmiş stratejiler ile özgün ve süslü mesajlarla paketleyerek sunma, aksiyon alma gayretinde iken modern profesyonel dünyanın kavramsal sanrıları tarafından kendisi paketlenmiş ve farkındalık alıcı ayarları ile oynanmış insanlar olarak hayatlarına devam ediyorlar.

Farkındalığı ölmüş veya ölmek üzere olan diğer profesyonellerle beslenen profesyonel, yiyecek bulmak için düzenli olarak Kanyon ile Zorlu Center arasında mekik dokuyor. 340 dereceye varan görüş açısıyla, “Meet and Greet”leri gözünden kaçırması neredeyse olanaksız.

An itibariyle yalnızca yiyecek aramakla meşgul olmayan profesyoneller, kur döneminin başlamasıyla birlikte önemli bir işe girişiyor: “Network Geliştirmek”

Profesyonel iş dünyasının asma bahçelerinde üzüm yiyebilmek için; iyi bir kulübün üyesi olup, doğru anahtarları doğru zamanlarda alıp, aldığın anahtarlarla doğru kapıları açıp üst seviyelere çıkmak, aşağıdan gelen doğru adaylara da anahtar dağıtmak gerekiyor. Bu uğurda gidilmesi gereken yolun, alınması gereken aksiyonların detaylı açıklaması profesyonellerin başuçlarından eksik etmedikleri kişisel gelişim kitaplarında yer alıyor.

Sürekli cilalamak zorunda oldukları kartvizit odaklı itibarları yüzünden, akıllarını parçalara bölüyor ve öyle yönetiyorlar. Ancak zamanla her parça bağımsızlığını kazanıyor ve merkezi sinir sistemlerini iflas ettiriyor.

Birbiri ile çelişen akıl parçaları tarafından paylaşılmış ruhsal dünyaları dünya adındaki gezegenden milyonlarca ışık yılı uzakta olan alkış evreninde yer alıyor.

“Profesyonel”, gerçekliğin peşinde koşan son avcı ve onu yakıp yıkan yağmacı gibi konumlanıyor. Profesyonellik, bizzat gerçeklik tarafından bir tür bulaşıcı ve yok edici unsur şeklinde salgılanıyor.

“Profesyonel Gerçeklik”, gerçeklikle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor.

“Profesyonel Gerçeklik” ekosisteminin paydaşları cenaze namazlarında kendilerini musalla taşında gözlemleyerek, gerçek bedenlerini gömmüş ve hocanın “El Fatiha”  söylemini müteakip kendilerine  birer “Profesyonel Beden” bulmuşlardır.

Buldukları profesyonel bedenin yaptığı her haraket;  planlı, programlı,  hedef odaklı ve profesyoneldir. Profesyonel bedenler, daha fazla  ilgi, daha fazla prim, daha yüksek kariyer basamakları, daha fazla refah düzeyi ve daha yüksek bir statü için profesyonel terler dökerler. İşbu profesyonel terlerin ikliminde sanal ve gerçeklik arasında ruhlarını kıstırmış, kontrol merkezini kaptırmış profesyonel bedenlerin hikayeleriyle devam edeceğiz… 

19.01.2014 Tarihinde Radikal’de Yayımlanmıştır 

Araf İnsanları

Araf; kayıp, nereye ait olduklarını bilmeyen; veya bilmek istemeyen ruhların bekleme salonu; parallel düzlemde nefes alınabilecek bir evrenin var olma olasığıdır.

Araf; nefes ile ölüm, sanal ile gerçek, geçmiş ile gelecek, iyi ile kötü,  hüzün ile sevinç, çükübik ile fikibok,  golgi aygıtı ile endoplazmik retikulum arasında kurulan köprüdür.

Arafın varlığının farkındalık düzeyi, bünyelerde hissedilmeye başlandığı an itibariyle nefes alınmaya başlanır. Ancak bünye daha önce nefes almaya alışkın olmadığından alınan ilk nefes ile birlikte ciğerler de yanmaya başlar.

Araf insanı, ciğerinin yanması pahasına düzenli olarak nefes almaya çalışan; kararsızlıkların, arada kalmışlıkların, hüzünlerin, depresif hallenmelerin insanıdır.

Yazının devamını oku..

Tespit İnsanları VI – Etkinlik Tespitleri

Tespit İnsanları VI – Etkinlik Tespitleri

Solunumlarını tespit yaparak gerçekleştiren insanlar…

Profesyonel bir tespit insanı; gittiği veya gitmediği tüm etkinliklere dair, iç sesinin öncülüğünde, seri ve acımasız yorumlar yapmaktan kendini alıkoyamaz. Yılların deneyimi ve travmaları ile biriktirmiş olduğu bok atma kütüphanesinde hazır bulunan soruları sorar, yorumları yapar ve etkinlikleri, etkinliklere giden profiller ile  birlikte kendinden emin argümanlarla kategorize eder. Kategorizasyon, modern profesyonel hayatın adam asmaca oyunudur.


Yazının devamını oku..