Yöneticilik ve Islak Odun

Tanju, 33 yaşında. Bekar. Hayatının ilgi, odak ve efor dağılımında kariyerin haricinde pay alan herhangi bir kategori ya da canlı  bulunmuyor. Havalı bir kolej eğitimini müteakip burslu görünümlü paralı bir üniversite eğitimi sahibi. Profesyonel yönetici olmak için doğmuş. Profesyonel hayatından arta kalan bir kırıntı olan içtimai hayatın tüm bileşenlerinde de etkin bir yönetici. (Temizlikçi kadın yönetimi, Kuru temizleme / ütü yönetimi, alışveriş yönetimi, seyahat yönetimi, site yönetimi, memleketteki akrabaların beklentilerinin yönetimi, vb.)

Yönetici olana kadar, canı yanma pahasına, egosunu dikenli kariyer arazilerinde nadasa bırakmış. Yönetici olduktan sonra ise; bünyesinin her hücresine itina ile yerleşmiş egosunun nadasa bırakıldığı dönemlerde yapılan saldırılara dair alınmış olan notları itina ile intikam planlarına dönüştürerek, dünyayı yönetme yetkinliği ve motivasyonu ile hazır kıta bekliyor.

Mithat, 31 yaşında. Nişanlı. Görgü donanımı hususunda elini hafif alıştırmayan bir aile ortamında yetişmiş. Boynu düşeyazdığında omuz atacak anlamlı sayıda dosta sahip. Milli eskrimci. ÖYS’de Türkiye ikincisi olarak kazandığı hatırı sayılır bir üniversite mezunu. Profesyonel rekabetçi ortamda, kendisine tevdi edilen görevi itina ile yapar. Etkin ve kaliteli bir takım oyuncusu. İşini zamanında ve nitelikli bir şekilde yapmaya odaklanır. Dedikoduya girmez. Yaptığı işi göstermez. Her türlü yönetici ego ve kaprisini itina ile kaldırır. Profesyonel kadrajda ön planda gözükmek yerine mutfakta ortalığı toplamaya kendini adamıştır.

40 mumluk ampul ile aydınlanmaya çalışan loş ve rutubetli bir ortam. Mithat’ın arkası dönük. Sol yumruğunu sıkmış tir tir titriyor. Sağ elinde ise heybetli bir ıslak odun. Tanju’nun ise profesyonel yönetici makyajı, gözyaşlarının debisine dayanamayıp akmış. Yüzünde ise tarifsiz bir korku ve endişe.

 Tanju, Mithat gibi bir beyefendiyi nasıl hale getirdi?

Herkesin ilk bakışta anlaması mümkün olmayan kısaltmalar ve  “Slm, OK, Go 4 it, No, ?, ???, !, !!!, Yuh, Oha, Çüş, vb.” gibi söylemleri içeren, “uğraştırmayın beni sizin için uzun uzun yazmaya vakit mi ayıracağım” motivasyonlu mailleri.

Pazar gecesi çalışanlarını mail bombardımanına tutup Pazartesi sendromunun da patron olduğunu çalışanlarına hissettirmesi.

Kendisine; onay almak / izin istemek / “Abi ne olur” diye yalvarmak / için atılmış olan tüm maillere kısaltma ile cevap verip “Ok, Go, No, Yuh, BNC (Bu Ne Cüret), BSY (Boşan da Semerini Ye), İOBİ(İnsan Olsan Bunu İster miydin) vb” sorunun karambole gitmesinin sağlanması

Her cümlesinde mutlaka tebessüme bandırılmış laf sokması ve mesaj vermesi.

Çalışanlara düzenli olarak “Daha iyisini yapabilirsin. Hala bir sürü eksiğin var.” Mesajını vererek çalışanların havaya girmesini önlemek istemesi.

Çalışanların yaptıklarını birbirlerine kontrol ettirmesi, her birini ayrı ayrı zarflaması, zarf sonuçlarına, çelişkilerine göre bazılarını yükselen değer, bazılarını adadan gidecekler listesine koyması.

Şirket harcamaları konusunda “Rahat ol, koy g…ne rahvan gitsin” algısı yaratırken 5TL’nin hesabını sorması.

Çalışanlar çıkmaya hazırlanırken çağırması ve “Siz çıkıyor musunuz? Ben de hayvanlar gibi çalışacağım, siz yayın” mesajını vermesi.

Çalışanlarla birlikte yemek yememesi, asansöre birlikte binmemesi, off site toplantılara aynı arabada gitmemesi,

Ve daha niceleri…

Mithat: “Efendim; ekip olarak bir hususta takıldık. Desteğinize ihtiyacımız var.” söylemi ile Tanju’yu havaya sokuyor. Konuyu yerinde tartışmak istediklerini ifade ederek Tanju’yu depoya davet ediyor. Tanju kapıyı açar açmaz, ortalığın zifiri karanlık olmasından ciddi kıllanıyor. Ancak birden bire çoşkulu sesler eşliğinde ışıklar açılıyor. Tüm ekip hep bir ağızdan “sürprizzzzz” diyor ve Tanju’nun doğumgününü kutluyor. Tanju çok duygulanıyor, havaya giriyor. “Ulan nasıl ekip yönetiyorum. Herkes beni çok seviyor.” söylemlerinin rehaveti ile kendini eğlencenin dibine bırakıyor. Birden bire ışıklar yine gidiyor. Göz gözü görmüyor. Herkes bunun bir şaka olduğunu düşünürken. Tanju, burnunun dibinde ıslak bir odun olduğunu fark ediyor. Tek bir söylemle herkesi dışarı çıkartan Mithat; 40 mumluk ampul, ıslak odun, rutubetli ortam ve yıllardır biriktirmiş olduğu öfkesi ile Tanju’yu başbaşa bırakıyor…

“Ömür dediğin üç gündür; dün geldi geçti, yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin bir gündür; o da bugündür.”

(Can Yücel) 

09.03.2014 Tarihinde Radikal’de Yayınlanmıştır.