Kültür’e Dair IV: Paris
Paris, zihnimizde köprü kurduğu, akabinde birbiriyle etkileştiği ve mutluluk hormonları sağlamamıza katma değer sağlayan bir şehir…
Aydınlarımız, entelektüellerimiz Paris’i hep sevmiştir. Sevdikleri, deneyimledikleri Paris’ten tarihin farklı zamanlarında bahsedegelmişlerdir. Farklı mecralarda, Paris’in kafeleri, müzeleri, etkinlikleri, demokrasiye bakışı, sanata ve insana bakışı vb. yönleri itina ile işlenmiştir.
Paris’e dair heyecanla yazılan çizilenleri okurken, Paris’in kuruluşunu aklımdan hiç çıkaramıyorum.
Zamanında Napolyon Bonapart, Paris’i yeniden kurarken, önce yuvarlak meydanlar çiziyor. Onları birleştiren geniş bulvarlar ekliyor ve iki tarafına da altı katlı apartmanlar yerleştiriyor.
Kendisi topçu subayı olduğu için stratejisi şöyle: Yuvarlak meydanlara top bataryalarını yerleştiriyor, muhtemel bir halk ayaklanması durumunda (ki bu konuda altyapı müsait) toplar halkın üzerine ateşlendikleri zaman ayaklananların kaçacak yerleri yok.
Paris’in şehir yapılanmasına hayran olan, öykünen aydın ve entelektüellerimiz önemli bir noktayı kaçırıyor. İşte kaçan bu nokta özgürlük, özgünlük, insana saygı vb kavramların hepsinin daha farklı yorumlanmasına sebebiyet veriyor.
Bir zaman sonra insanlar en yakınlarındaki hazineleri görmeyip, başka yerlerdeki şeyleri görmeye çalışıyor hale geliyor.
İlk Yorumu Siz Yapın