Markaların Renkli Dünyasının Sanal Bekçileri
Markaların renkli dünyasındaki kavramları, süreçleri, ürünleri ve hizmetleri; fiyakalı metodolijilerin ışığı altında pişirilmiş stratejiler ile özgün mesajlarla, süslü ortamlarda paketleyerek sunma, aksiyon alma gayretinde iken modern profesyonel dünyanın kavramsal ilüzyonları tarafından paketlenmiş ve gerçekliğe dair fabrika ayarları ile oynanmış insanlardır Marka İnsanları.
Marka İnsanları:
* Marka insanı, aracında mutlaka; havalı telefonu için araç sarjı, ipad, cam şişe su, pazarlama dergileri (kendisinin çıkmış olduğu sayı), henüz Türkiye’de satılmayan sakız, her an öpüşme okazyonuna maruz kalınma ihtimaline binaen ağız spreyi, soru gelirse karizmayı çizdirmemek için logaritma cetveli, vb bulunur. Türkiye’de olmayan ürünler için “Toprağam bunu yıllardır kullanıyoruz, hala gelemedi Türkiye’ye bir gelse koli ile alacağım.” mesajını düzenli olarak vermek çok profesyoneldir.
* Marka insanının sürekli yurt dışı seyahatinde olur ve düzenli olarak: “Olm herif ne kadar önemli ve katma değerli biri ki; şirket O’nu sürekli sağa sola gönderiyor. Masraf yapıyor. Hayvan gibi lüks otellerde katılıyor.”mesajını verir.
* Marka insanı, çalıştığı ve yaşadığı ortamda en şık giyinen ve / veya giyinmesi beklenen kişidir. Kıyafetlerinde marka seçimi, uyumu, aksesuar kullanımı, ve en önemlisi tüm bu paketin sunum sürecinde diğer fonksiyonlarda çalışanlardan farkını ortaya koyar.
* Marka insanının Facebook hesabında, özel hayatına dair herhangi bir şey paylaşması (türev aldığın masa, üzerinde çokomel kağıdı düzleştirdiğin kitaplar, sevdiğin insanların ayak numaraları, eşinin, dostunun dişlerinin panaromik röntgenleri vb), tarlada çamura batan traktörü çıkarmaya çalışırken iş mülakatı daveti telefonunu açamamaktan farksızdır.
* Marka insanının, Facebook hesabına koyulacak olan profil fotoğrafı tercihen: “Ofiste, business causal bir kıyafet ile, ayakta, popo hafif bir şekilde çalışma masasına dayanmış (ama mal gibi çalışma masasına oturulmamış), kollar bağlanmış, business tebessümü ile, arka fonda abartmadan şirketin hangi şirket olduğunu gösteren logo, bayrak, poster vs görünecek, şirketin en güzel yeri olacak (ulan herif ne güzel yerde çalışıyor lan biz de keşke buralarda çalışabilsek dedirtecek), dayanılan masada mutlaka özgün malzemeler (He-Man, Voltron robotları, Star Wars’ın kimsede olmayan koleksiyon parçaları, özel defterler, şık bir maket araba, özel bir maket uçak vs olacak)” şekilde olmalıdır.
* Marka insanı, düzenli olarak İngilizce tweetler atarak, yabancı Twitter kullanıcıları ile ense tokat muhabbete girerek: “Ne kadar iyi bir İngilizce düzeyi olduğunu, ne kadar dünya insanı olduğunu, ne kadar gelişmeleri takip ettiğini ve ne kadar Türkiye’nin önünde olduğunu” vurgular ve genç yeteneklere örnek olur.
* Instagramı etkin kullanmayan (hashtagli mashtagli) marka insanlarına performans değerlendirmesinde düşük not verileceği bilgisi marka insanları camiasına bomba gibi düştüğünden beri; iPhone’da n adet özgün, yetenekli, ve mutlaka para ile satın alınmış kamera uygulamaları (super zoom yetkinliği olan, pixeli yüksek, manuel enstantane, diyafram ayarı yapmaya imkan tanıyan) bulundurmak zorunludur. Standart iphone kamerası ile fotoğraf çekmek köy fotoğrafçısında poloroid ile vesikalık çektirmekten farksızdır.
* Sıra dışı performans sonucu elde etmek isteyen marka insanı; iPhone’nda yetkin kamera uygulamalarına ek olarak fotoğrafları düzenleme, dizme, fotoğraflara takla attırma, Instagram’da bulunmayan atraksiyonlu efektler verme, resimlere yazı yazma, vs gibi amaçlara hizmet edecek uygulamalarla raks etmelidir.
* Herkeste olmayan Foursquare rozetlerine sahip olmak, marka insanı açısından büyük bir prestijdir. (Örn: Ajansa Mesai Bitiminde İş Kilitleme Rozeti, Ajansa Laf Sokma Rozeti, En Etkin BP Hazırlama Rozeti, Sıra Dışı Brief Verme Rozeti, Toplantıya İkram Söyleme Rozeti, On Brief Rozeti, To-The-Point Rozeti, Keçiboynuzu Kişisel Gelişim Rozeti, Ateşli Çemberden Atlama Rozeti, To-Do-List Bükme Rozeti, Şalgam Rozeti, Mekandan En Hızlı Kız Kaldırma Rozeti, Mekanda En Sağlam Erkek Öteleyen Kız Rozeti, 1000 Kişi ile Geri Geri Yürüme Rozeti, 3000 kişi birlikte Geğirme Rozeti, Türev Almadan Limit Sorusu Çözme Rozeti vb.)
* Marka insanları genel olarak; Etiler, Ulus, Bağdat Caddesi, Kemerburgaz, Beykoz, Çekmeköy, gibi mekanlarda, havalı site ortamlarında ile fiyakalı eşyalarla döşenmiş evlerde oturmaktadırlar.
* Marka insanı, hedeflerini çok net tanımlamış, hedefleri doğrultusunda kendini ve çevresini itina ile şekillendiren insandır. (Somut kariyer, iş, para, statü, tanışılacak insan hedefleri) Profesyonel hayatın acımasız fırtınalarına göre şekillenip, rotasız, rassal limanlarda kariyerini başkalarına yem edenlerden olmaz.
* Marka insanı, yemeğini asla yalnız ve kendinden daha alt pozisyonlardaki kişilerle yemez. Her yemek okazyonunu hedefleri doğrultusunda bir fırsata dönüştürebilir. Altı aylık, makro bir yemek planına sahiptir. (Hangi gün, kiminle, nerede, ne yiyeceği, hangi konuları konuşacağı, hangi hedeflerle yemek yiyeceği bellidir.)
* Marka insanı, hızlıca sohbeti başlatabilecek, devam etmesini sağlayabilecek, arada bir yakınlık oluşturabilecek, karşıdakinin beğenisini hızlıca kazabilecek düzeyde ayaküstü konuşma sanatına hakimdir. Hakimiyet sağlanamadığı takdirde her zaman işe yarayacak sekiz kelimeyi kullanır: “Sen bir harikasın. Daha çok şey anlat lütfen”
* Marka insanının, “Atlar ile Marka yönetimi, Sushi ile Creative Düşünce, NLP ile Tüketici Davranışı, Golgi Aygıtı ve Sosyal Medya Pazarlaması, Pikaçu ve Mobil Pazarlama, Sir Ağda ile Pazar Araştırması, Koltuk Altından Gaz Çıkarma ve Semiotics, İkizlere Takke ve Medya Planlama, Sucuk pişirme ile debrief feedbacki verme, Karpuz Kesme ile Ajans Performans Yönetimi, Halden domates alımı ile teklif değerlendirme teknikleri, Komodo Ejderleri ile inovasyonda süreklilik, kiteboard ile sıradışı pazarlama profesyonelliği vb.” gibi her konuda sürekli kendini geliştirmesi esastır.
* Marka insanı, kişisel gelişimin spiritüel kısmını her daim önceler. Bu bağlamda düzenli yoga yapmak, çakra açtırmak, baksı dansı yapmak, nefes atölyelerine katılmak, çevreyi feng-shui’ye göre düzenlemek, shiatsu eğitimi almak, radyestezi eğitimi almak, kristal taş terapisi yaptırmak, homoepati eğitimi almak, kinesioloji eğitimi almak, kiropratiğe hakim olmak, enerji kılıç ve kalkanları ile donanmak, telekinezi ve astral seyahat etmek çok profesyoneldir.
* Marka insanı, takip etmiş olduğu kişisel gelişim kitabının 17.sayfasında ya da aldığı danışmanlığın 2. Seansında mutlaka gelişmeye başlar.
* Toplantıya gelirken elinde harita metod defter, şirketin yılbaşında verdiği ajanda, çakma Moleskine, altında çalışanın defterinden koparılmış A4 kağıt, kese kağıdı ile gelmek; üst yönetim sunumunda video açarken porno film çıkmasından farksızdır.
* Erkek marka insanlarının ses tonu ve konuşması daha mikrofonik olur. Bu konuşma tarzı kendine güvenini ve“Ver markayı bana asfalt ağlasın… Rakipler egsozumun dumanını solusun..” mesajını temsil eder.
* Marka insanlarının, 123 kelimeden oluşan kendilerine özgü bir dilleri vardır.
Linguistik perspektifinden değerlendirildiğinde, marka insanları dilinin bazı, İngilizce gibi gözükmesine rağmen dilde yer yer Türkçe, Fransızca ve yerel argo karışımları da gözlemlenmektedir.
* Marka insanları dili, baz olarak alınan İngilizce’nin Türkçe eylemlerle kombinasyonu ile şekillenir. (Feedback Vermek, Brief Vermek, Debrief Yapmak, Insight Toplamak, Aduket Çekmek, Off-Brief Kalmak, To-the-Point Olmak, Pike Çekmek, Gelişine Vurmak, vb.)
* Marka insanları dili kullanılırken, herkesin (Halil Pazarlama’da çalışan bir pazarlamacının) kullandığı terimlerden ziyade daha özgün ve ilk duyulduğunda “Bu anlama geliyor lan şimdi. Herifteki donanıma bak. Biz ne İngilizce biliyoruz ne de pazarlama, hemen çaktırmadan zargan gireyim”. Hissiyatını verecek ifadeler kullanılmalıdır. (Low Hanging Fruit toplamak, Idea Push Back etmek, Greenhousing yapmak, Fingers Crossed, Headsuplaşmak, Tissuelaşmak, Lets get the hell out of here, None of your business Hamit, Gorgeous Idea, Air Bending Yapmak, Fikri Bayır Aşağı Vurdurmak, Mass ile Align Olmak, vb)
* Marka insanları dili kullanımında profesyonellerin birbirlerine hitabı da çok önemlidir. eMail ortamlarında ve/veya toplantı ortamlarında karşıklı olarak “Dear, Dude, Bro, Toprağam, Hafız, Hacım, NeYaptın vs.” Şeklinde hitap etmek büyün puan kazandırır.
* Marka insanları dili kullanımında ajans ile yazılı iletişim sürecinde emaillerin, üretilen dokümantasyonun tamamının İngilizce olması gerekir. Maillerin sonunda İngilizce kısaltmalar nakış gibi işlenmeli, (Udt, pls, roy, brf, dbrf, mtng, roi, prop, po, pikacu, pic, mov, pop, bt, mt, abm, bm, sbm, pm, lol, yeah, etc.) ajans tarafında“Oha be olm adamlara bak ne kadar hakimler İngilizce’ye bir de öyle kısaltmalar koyuyorlar ki bi bok anlamıyoruz. Sormaya da utanıyoruz. Kafamıza göre ilerliyoruz tamk” algısı oluşturulmalıdır.
* Marka insanı, mutlaka düzenli olarak yabancı pazarlama kitap ve dergileri okur. Okuduğu kitap ve dergilerden alakalı alakasız her ortamda (Agency meetingte, internal status meeting te, twitterda, sir ağda salonunda, executive meetingte, executivelere presentation yaparken, Otomatikçi Sebahattin’in motor rektifiye atölyesinde brief verirken) bahseder. Konuyu bir şekilde okuduğu kitaba ve / veya dergiye getirir.
* Marka insanı, kendisi haricindeki tüm topluma deney hayvanı muamelesi yapar. Deneklerine sürekli peynir, havuç, karpuz kabuğu vererek farklı durumlarda (manivelaya basıldığında, elektrik verildiğinde, deneğin üzerine kusulduğunda, deneğe sövüldüğünde, deneğin koltuk altı kılları koparıldığında vs) deneklerinin nasıl davrandığı anlamayı, insight toplamayı şiar edinmiştir.
* Marka insanı, eşekler gibi izlediği ama söylerse ayıp olacağını düşündüğü her diziyi, kadın programını, yarışmayı, filmi; insight toplama, “Halk neleri izliyor? Neleri beğeniyor?” kisvesi altında deneyimler. Büyük bir marka insanının da buralardan beslenmesi gerekliliğini vurgular.
* Ajanslardaki creative ekiplere öykünüp; reklam senaryosu yazmak, logo tasarlamak, marka bulmak, creative idea bulmak, çizim yapmak, mock-up tasarlamak, video çekmek; toplantı odasına atını sokup, ajansın getirdiği fikirleri dinlerken atına kesme şeker vermekten farksızdır.
* Ajans toplantısında giriş konuşması yapmak, giriş konuşması esnasında herkese gaz veren, toplantının hedeflerini özetleyen konuşma yapmak çok profesyoneldir.
* Marka insanı, toplantıda amele gibi her konuşulanı not almaz. Azami bir ya da iki satır not alır ve “Olm herif amma kapasiteli lan, saatlerdir konuşuyoruz herif her şeyi aklına yazdı. İki satır not aldı. Gerçekten hak ediyor bu pozisyonu.” mesajını verir.
* “Challenge” adı altında konuşulanlara bok atmak, farklı olmak adına mutlaka alternatif bir şeyler söylemek, marka insanının özgün ve profesyonel düşünce yapısını ortaya koyar.
* Ajans ile yapılan statü toplantısı sonunda konuşulanları maddeler halinde özetlemek: “1. Creative Ekipteki Rıza Saatini Nereden almış?, 2. Account Manager Hamide’nin kaleminin markası neydi?. 3. Big & Bold farklı neler yapabiliriz? 4. Media first neler yapabiliriz? 5. Kaynaklarımızı nasıl verimli kullanabiliriz? 6. Yeterince mass e gidebiliyor muyuz? 8.Inovatif ve maliyeti uygun neler yapabiliriz biraz daha araştıralım. 9.Malesef çok bütçemiz yok. ” ve “Sizler saatlerdir hayvan gibi çenenizi yoruyorsunuz ama ben mevzuyu 9 maddede özetliyorum, çok iyiyim” mesajını vermek çok profesyoneldir.
Statü Toplantısı: Körler ile sağırlar heyetlerinin yapılmayan ya da yavaş giden işleri profesyonelce hasır altı ettikleri, yapılan ama çok da önemli olmayan işlerin yine profesyonelce abartıldığı post-modern orta oyunu.
* Ajanslara “Agency Fee’ye sürekli zam yapmak istiyorum, bunun için elimden geleni yapıyorum, hatta kendi kariyerimi riske atıyorum. Ama malesef Sudenaz, Pelinsu ve Himmet taş koyuyor” mesajını sürdürülebilir şekilde vermek çok profesyoneldir.
* Ajanslara düzenli olarak “Daha iyisini yapabilirsiniz. Hala bu kampanyanın bir sürü eksiği var.” Mesajını vererek ajans çalışanlarının havaya girmesini önlemek pazarlama profesyoneline büyük puan kazandırır.
* Ajansların sunmuş oldukları her işte mutlaka eleştirilecek bir şey bulmak (fontunu beğenmedim, pdf yapsaydın, kılı dönmüş vs) farklı düşünen farklı gören marka insanı duruşudur.
* Ajansların projeler kapsamında yaptığı harcamalar konusunda “Rahat ol, koy …ne rahvan gitsin” algısı yaratırken 5TL’nin hesabını sormak fark yaratır.
* Yapılacak toplantıyı özellikle ajansa aldırıp, kahvaltı, yemek vs hazırlanmasını sağlamak akaibinde gittiğinde konu ile ilgili sosyal medyada nitelikli fotoğraflarla paylaşımda bulunmak; Kerem Görsev dinlemeye gitmişken kulaklıkta Serdar Ortaç dinleyip masanın üzerine çıkıp oynamaktan farksızdır.
* Ajanslardan düzenli bir şekilde statü güncellemesi istemek ve “Olm sürekli yayıyorsunuz ama ben sizi hayvan gibi takip ediyorum” mesajını vermek çok profesyoneldir.
* Ajanstan statü güncellemelerini belli bir patterne oturtmadan talep etmek daha şıktır. Ajans çalışanlarını sürekli şaşırtmak gerekir.
* Her dakika Philip Kotler, Michael Porter, David Ogilvy, Abdurrahman Pordoğan gibi konuşup ne kadar derin bir pazarlama bilgisi olduğu mesajını vermek, profesyonel bir toplantıda gazel okumaktan farksızdır.
* Marka İnsanı, gitmiş olduğu her mekanda yer almış olduğu her deneyimde ilgili mekanın etkinlikleri, marka mimarisi, iletişim dili, iletişim uygulamaları, bunları hazırlayan marka ekibi, hazırlayan ajansa bok atmadan yorum yapmadan bu konuda ne kadar derin bir bilgiye dahip olduğunu göstermeden duramaz. Soranlara da“Ne yapayım meslek hastalığı işte elimde değil” demek “Oha olm adam ne kadar işini hazmetmiş ne kadar işine bağlı. Ne kadar hakim” mesajını verir.
Modernler hep birbirine benzer.
Modern şehirler, modern alış veriş merkezleri bu yüzden aynı üretim bandından çıkmış gibidir.
Bir marka da öyledir. Markaların üretim sürecinde birçok kişinin (tasarımcılar, uygulamacılas vs) emeği vardır.
Bir marka, bir kişiden ziyade ortaklaşa bir çabanın ürünüdür; markalaşıldıktan sonra da seri üretime geçilir. Siz A markasını kullanırsınız, arkadaşınız da kullanır. İki A kullanan arasında bir eşitlik peyda olur. Bu sözde eşitlik, insan arasında sanal bir memnuniyete yol açar.
Bahsi geçen süreç bir nevi tektipleşme sürecidir. Hem tek tipleşme, hem de bir markayı ele geçirmiş olmanın, diğeri ile aynı seviyeye ulaşmış olmanın verdiği aldatıcı rahatlama hissi, tüketim toplumundaki tipik bir eğilimdir.
Dolayısıyla marka yapılır, sunulur, moda olur, satılır, sonra tekrar yerini başka bir yere bırakır. Bir müddet sonra biter. Ama imza hiçbir zaman kendini satmaz. O bir varlık meselesidir.
İlk Yorumu Siz Yapın