Pazartesi Diyete Başlıyorum
Pazar akşamları “Yarın ne giyeceğim?” sorusudur her zaman acımasızca, merminin ne kadar derine ineceğini, ne kadar can yakacağını düşünmeden, acımasızca tetiği çeken. Ayla’nın ergenlik çağlarından beri dudak tiryakisi olduğu sorunun da ta kendisi.
Annesinin, çocukluğundan beri “Yi yavrum, yimezsen büyüyemezsin” söylemlerine kayıtsız kalmadan, nitelikli yeme, misafir ağırlama, güne katılma kültürünün baskın olduğu bir çevrede büyüdü.
Defalarca yemeye tövbe etti. Sayısını ve türünü hatırlamayacak kadar diyet yaptı. Zaman zaman radikal kilo kayıpları yaşayıp, akabinde soluğu alışveriş merkezlerinde ve ‘in’ mekanlarda alarak fütursuzca arz-ı endam etti. Sevgili yaptı. Ex kıskandırdı. Ancak her daim filmin son sahnesinde, bir elinde bal kabaklı cheesecake bir elinde macaron tabağı ile gözyaşı döken kişi de yine kendisi oldu.
Hayat seyrinde hiç sesini kısamadığı bilinçaltı / üstü söylemlerin ve karşılık bulamamış aksiyonların faturasını ödedi:
Pelinsu, yarın yine süper mini ve onüç punto topuk kombinasyonuyla beni ezecek ve ben yine yüzüne gülümseyerek paralel evrende ise saçını başını yolacağım.
Her Pazartesi sıradışı bir motivasyonla başladığım diyet deneyimi, güzel bir iş yemeği ile Çarşamba öğlen ciddi darbeler alırken, kız kıza çıkılan Cuma gecesi eğlencesinde yerle bir oluyor. Tıpkı umutlarım ve hayallerim gibi.
Her sabah iki yumurta haşlayıp yanımda getiriyorum, ama o yumurtalar çevreye verdikleri rahatsızlıktan dolayı kendilerine nefretle bakanlardan dolayı çok mutsuzlar ve yumurtalar bile benimle birlikte olmak istemiyorlar.
Üstünde büyük şekillerden ve geometrik desenlerden oluşan giysiler giymiyor; enine çizgiler yerine, boyuna çizgileri tercih ediyorum.
Bacaklarımı ince ve alımlı göstermek için, bacaklarımın önüne ve arkasına vücut yağı sürüyorum.
Makyaj yaparken elmacık kemiklerimin altına koyu tonlarda allık sürerek yüzümü daha zayıf gösteriyorum. Yerse.
Makyaj yapmadan yarım saat önce yüzüme uyguladığım buz kompresi, yüzümdeki şişkinlikleri indirmeye yardımcı oluyor.
Koyu rengin ince gösterdiği gerçeğinin yüzüm için de geçerli olduğunun farkındayım ve her şeyden önce tenimi brozlaştırıyorum.
Sürekli yüksek topuklu ayakkabı ve cüretkar dekolte giymek kiloyu arkada plana iter mi?
Saçlarımı katlı kestirdim, yanaklarımın bir kısmını örterek daha zayıf bir yüze sahip oldum.
Simgenaz’ın minilerle bezenmiş kısacık boyu, çarpık bacakları, yüksek topuklarıyla Selimcan ile fingirdeşmesine uyuz oluyorum.
Bütün kızlar yüz metreden güzel görünür, ama ben fit vücudumla yakın mesafede de fark yaratmak istiyorum.
Havaların ısınmasına katlanamıyorum. Kısacık şortlarını giydikleri gibi o incecik bacakları manken gibi fizikleri ile bütün sokakları dolduruyorlar! Hepsinden nefret ediyorum!
Karatay diyeti mi? Dukan diyeti mi? Yoksa falancaya efsane kilo verdirmiş efsane Dr. Filanca’nın diyeti mi? karar veremiyorum.
Lpg, infra snella, liposuction, velasmooth, kavitasyon hangisi basenlerim ile beni barıştırır
Vücudun belli bölgelerine özel çamur, yosun, krem türevi şeyler sürüp zayıflama aktivitelerinde bulunarak, sağlıklı sıkılaşıyorum.
Ayurvedik detoksun son gününde tuvalet taşlarının desenlerini ezberledim.
Vata, Pitta, Kapha ve Tahta hayatımızın elementler, herkes sevdiği elementi alsın.
Zayıflamaya dair söylem ve aksiyonların bünyede yaratmış olduğu hüznü bi nebze olsun atabilmek için hiç istememesine rağmen hafta sonu, memleketinde, annesinin mahalleden arkadaşları ile organize ettiği hamam davetine icabet etmeye karar verdi.
Çocukluğundan beri hiç sevmezdi hamam ortamlarını. Koca memeli yaşlı kadınların aşağılayan bakışları, natırın sert ve can yakarak yaptığı keseler, ortamdaki arsenik sülfür ile bezenmiş hamam otu kokusu unutamadığı hamam anılarının başında geliyordu. Tüm bunlara rağmen kendini hamamda kese köpük yaptırırken buldu. Natır Emine Abla, Ayla’yı çocukluğundan beri tanıyordu. Uzun zamandan beri gelmediği için de kendisine bozuktu. Bu kırgınlık, kesenin Ayla’nın vucudunda yaptığı baskıya yansıdı. Ayla, ortamdaki gerilimi azaltmak için yalandan bir soru sordu: “Emine Abla, yıllardır kilo problemi yaşıyorum. Sürekli diyetteyim. Ne yapmam lazım?”
Emine abladan hiç beklemediği bir cevap aldı:
“Diyetsiz yaşam formu olmayan sanal bedenler büyüleme gücüne sahip, tamamıyla gerçek, gölgelerinden ve yorumdan yoksun bir haldeler. Yaptıkları her hareket; planlı, programlı ve hedef odaklı. Daha fazla ilgi, daha fazla takipçi, daha fazla ün, daha fazla refah düzeyi ve daha yüksek bir statü için sanal terler döküyorlar, sanal açlık çekiyorlar. Bu da gerçek alınterinden yoksun, aslıyla kusursuz bir benzerlik gösteren, ancak insanda sanal bir haz duygusuna yol açan sanal bir oksijen solunumu. Sen gerçek oksijenin ne olduğunu çok iyi bilen bir kızsın. Bunlara takılma.”
Ayla’nın yıllardır profesyonel ortamlarda aradığı cevap, isteksiz bir şekilde uzandığı göbek taşında Natır Emine Abla’dan geldi ve o an itibariyle Ayla nefes almaya başladı…
09.02.2014 Tarihinde Radikal’de Yayınlanmıştır.
İlk Yorumu Siz Yapın