Melek (34-Bekar), tekstil sektöründe satış direktörü. Başarıları ile kendinden sık sık söz ettirenlerden. Kartviziti ile kimliği birbirine yakınsadığı için evlenmeye bile fırsat bulamayanlardan.
İcra Kurulu 3.5 saattir toplantıda. Melek’in işten çıkarılıp çıkarılmaması hususunu tartışıyorlar.
Tüm şirket, icra kurulundan çıkacak habere kilitlenmiş durumda. Herkes işi gücü bırakmış; durum tespitine, alternatif sonlu senaryolara, komplo teorilerine odaklanmış durumda. Melek ise tüm alıcılarını kapamış, maillerini temizliyor. Nasılsa, hangi karar çıkarsa çıksın ‘Kısmet’ diyecek.
Konunun temeli 10 sene öncesine, Melek’in şirkete giriş hikayesine dayanıyor.
Melek’in bir arkadaşı, Nalan; 10 sene önce mevcut şirketindeki Satış Operasyon Uzman Yardımcısı pozisyonunu görüyor ve başvuruyor. Bu esnada Melek de mevcut durumundan rahatsız olduğu için Nalan’ın başvurduğu pozisyona içten içe halleniyor. Halleniyor ama dillendiremiyor. Hoş nasıl dillendirsin? Çünkü kendisi 18 yaşından beri başarılı bir manikürcü olarak kariyerini demlemiş durumda. 6 senedir manikürcülük yapan, üniversite mezunu olmayan biri nasıl olur da bu pozisyona hallenir? Ne haddine?
Yaptığı görüşme sonrasında Nalan’a nazikçe teşekkür ediliyor. Melek’in kafasındaki kıymık, sürekli beynini kemiriyor. Bir tarafı ‘Ne haddine?’ derken; bir tarafı ‘Neden olmasın?’ diyor.
Sonunda ‘Neden olmasın?’ın mutlak galibiyetini müteakip Melek de profesyonel müşterilerinden destek alıp, günlerce hazırlanarak ilgili pozisyona başvuruyor. Çok ümitli değil. Ama yine içinde ‘Neden olmasın?’ bünyesini gıdıklıyor.
Tam umudunu kesmişken, görüşmeye çağırılıyor. Heyecandan ölmek üzere. Eskiden insan kaynakları direktörü olan bir müşterisi kendisini görüşmeye aslanlar gibi hazırlıyor.
Melek tüm heyecanına rağmen mülakatta Messi gibi performans gösteriyor. Akabinde ikinci görüşme, üçüncü görüşme derken; kendini teklif sürecinde buluyor.
Kendisine verilen kağıda uzun uzun bakıyor. Hayatı nasıl bu noktaya geldi? Anlayamıyor. Büyü hiç bozulmasın istiyor.
Şaka değil, gerçek. Bir ay sonra kendisinin iş başı yapmasını bekliyorlar.
İşe başlamadan hemen önce istifasını verip, son bir kez bakıyor 6 yıl emek verdiği kuaföre. ‘Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.’ diyor kendi kendine.
İşe başlamak için gerekli evrakları toplamaya başlıyor. Evrak aşaması ile birlikte, bu zamana kadar sürecin büyüsüne kapılıp hiç yüzleşmek istemediği acı gerçek ile yüzleşiyor. Üniversite diploması. Mutlaka teslim etmesi gerekiyor. Ancak kendisinin mevcut durumda en fazla meslek lisesi diploması mevcut. ‘Sonra getiririm.’ dese olmaz, kıllanırlar. Çocukluk arkadaşı Sahteci Rasim’den destek istiyor. Rasim, sahte kimlik, diploma, pasaport konularında ülke çapında doçentliğini almış nadir kişilerden. Melek’e karşı çocukluktan kalma hafiften aşık durumları da var. En kralından bir diploma hazırlıyor Melek için. Melek’ten mutlusu yok. Tüm evrakları tamam. Üniversite esnasında yapılan staj evrakları bile var. Hem de en havalısından.
Hiç deneyimi olmamasına rağmen; azmi, tutkusu, çalışkanlığı, insan ilişkileri yetkinliği ve kapasitesi sayesinde her sene terfi alıyor ve şirkette geçirdiği 10 sene içerisinde bir çok başarılara imza atıyor. Şimdi kocaman bir ekibi yönetiyor. Şirketin tüm satışının başında. Ancak an itibariyle İcra Kurulunda kendisinin geleceği tartışılıyor. Peki ama neden?
Her şeyin sorumlusu bir dergi röportajı. Melek, göstermiş olduğu sıra dışı performans ile şirketini hatırı sayılır bir konuma taşıyor. Sektörün öncü dergilerinden biri de bu başarının perde arkasını, Melek’in başarısını anlatmak üzere Melek ile detaylı bir röportaj yapıyor.
Buraya kadar her şey normal. Keyifler gıcır. Ancak Melek’in mahalleden arkadaşı Fatma (aynı zamanda kuaförden iş arkadaşı), kuaförde müşteri yokluğunda dergileri karıştırırken Melek’in röportajı ile karşılaşıyor ve şok oluyor. Çünkü çocukluğunu bildiği, birlikte manikür yaptıkları Melek; başarılı bir iş kadını olmuş, boy boy fotoğraflar veriyor. Fesatlanıyor. Zaten eskiden de çok sevmezdi Melek’i. Dolayısıyla, duruma uyuz olup Melek’i daha yakın incelemeye alıyor.
Sosyal medyada daha aktif oluyor ve sürekli Melek’i trollemeye başlıyor. Kendisini Twitter’da mentionlayarak:
‘Diploman olmadığını; bulunduğun noktaya sahtekarlıkla geldiğini biliyorum.’
‘Eğer iddialarımı kabul edip, gerçeği açıklamazsan, gerçekleri tüm Türkiye ile paylaşırım.’
şeklinde paylaşımlarda bulunuyor. Twitter’ı sadece iş için kullanan Melek, bu cevaplara kayıtsız kalıyor.
Fatma’da bir kaç troll ile anlaşıp; #meleksoncumanınsırrı hashtag’ini trending topic yaptırıyor.
Şirket çalışanlarından birinin adı ve soyadı ile ülke gündemine girmesi şirketi ayaklandırıyor. Herkes bu hashtag altında yazılanları okuyup küçük dilini yutuyor. Sonuç olarak şirket inceleme başlatıyor ve iddiaların gerçek olduğu ortaya çıkıyor. İnceleme sonucu icra kuruluna raporlanıyor. İcra kurulu da Melek’in kaderini konuşmak üzere toplantıya giriyor. Toplantı neredeyse bitmek üzere, herkes heyecanla sonucu beklerken kurul, Melek’i toplantı odasına çağırıyor.
Sekreteryanın heyecanlı bakışları içinde Melek odaya giriyor. Kurul sözcüsü, kendisinin yazılı ifadesinin alınacağını ancak öncesinde sözlü olarak söylemek istediği herhangi bir şey olup olmadığını soruyor. Melek ise: ‘Yaşananlardan dolayı çok üzgünüm. İşim benim hayatım. İşimi, şirketimi çok seviyorum. Takdiriniz ne ise kabulumdur.’ diyor. Akabinde icra kurulu mutabık kalınan kararı açıklıyor.
‘Melek Soncuma, şirket kurallarını ihlal etmiş ve disiplin suçu işlemiştir. Ceza olarak, üç ay süre zarfında şirkette çalışan tüm kadınlara bir kere manikür yapacaktır. Bu kararı kabul etmediği takdirde iş akdi tek taraflı olarak feshedilecektir.’
İşinden başka hayatı olmayan Melek kararı kabul ediyor ve başladığı noktaya geri dönüyor. Tek bir farkla, artık satış direktörü olarak manikür koltuğuna oturuyor.
‘Yıkmak düzeltmekten, yalan söylemek ispatlamaktan daha kolaydır.’ – Arthur Schopenhauer
Tek Yorum