Saat 06.05 – Maslak’ta bir plaza önü.
Önlüğün giyilip, tezgahın açılması ile rutin hazırlıklar başladı.
Dip köşe sabah temizliği yapıldı. Tezgah silindi, paklandı. Temizlik esnasında ocağa su konuldu. Evde akşamdan hazırlanmış kahvaltı malzemeleri çıkarılıp, itina ile dizilmeye başlandı.
Ocakta ısınan suya özel bir formül katılarak taze çay demlendi. Ne de olsa hala çaydan anlayanlar vardı. İşbu anlayanlar sürekli bu formülü merak eder dururlardı.
Ekmekler kesildi, servise hazır hale getirildi. Hazırlık sonrası keyif cigarası yakıldı. Cigaraya altlık olarak demlenen çayın testi yapıldı.
Artık hazırdı. Rıza (48), 13 senedir hatırı sayılır bir plazanın önünde ekmek arası kahvaltı hazırlıyordu.
Hafta içi her sabah 05.00’te kalkar, gerekli hazırlıklarını yapar ve gün ağarmadan yola koyulurdu.
Tezgahını hazır eder etmez arafta kalmış profesyoneller etrafına yavaş yavaş üşüşmeye başlardı.
Neden arafta kalmış profesyoneller?
Çünkü Rıza, granola, müsli, eggs benedict, mokoko bar, mısır gevreği gibi ürünlerden ziyade; yıllardan beri Türk halkının deneyimlediği klasik kahvaltı ürünlerini satıyordu. Üstelik, ürünlerin önemli bir kısmı memleketinden yani Gönen’den gelirken; geri kalan kısmı ise evde eşi tarafından imal ediliyordu.
Günümüzde organik kavramını gözümüze sokanlardan ziyade; ürünleri tadan anlar, beğenir. Beğenip, anlayan adam anlatır, yeni müşteri getirir gözüyle bakıyor, naif duruşunu bozmuyordu.
Bekleneceği üzere, tezgahın kıçına başına organik yazma yalamalığına da girmiyordu. Rıza’nın ürün gamını her profesyonel kaldıramazdı. Elinde ırgat gibi ekmek arası salça ile plazaya girmek her babayiğidin harcı değildi. İşbu nedenlerden dolayı; geçmişi ile bugünü ve geleceği arasında arafta tost olmuş profesyoneller Rıza’nın müdavimleri idi. Çocukluklarında elinde salçalı ekmek ile sokakta oynamış, adam gibi kahvaltıya inanan profesyoneller.
Rıza, her gelen müşterisi ile yakından ilgilenir. Müşterinin kim olduğunu, travmalarını, nerede çalıştığını, hangi pozisyonda olduğunu, organizasyonda sağı-solu-altını, mevcut sıkıntılarını, gelecek planlarını, neredeyse herşeyini bilir. Bildiklerini hiç kimseyle paylaşmaz, asla dedikodu yapmaz. Ama gerektiğinde çok değerli yorumlar yapar, katma değerli tavsiyelerde bulunur. Bir çok müşterisi, kahvaltı almaktan ziyade, çayını yudumlarken Rıza’dan danışmanlık alma niyetiyle gelir tezgahın başına. Kimi lanse edeceği ürün tutar mı diye sorar. Kimi yayınlanmamış reklam filmi ile ilgili görüş alır. Kimi ekonomiyi sorar. Kimi de hayatta aradığını insanı nasıl bulanacağını…
Rıza’nın yorumları, olaylara sistematik yaklaşımı, ara ara jargon kullanması müşteri zaman zaman kıllandırmasına rağmen Rıza hakkında çok az bilinen değişken olduğu için bu süreç kıllanma seviyesinde kalır.
Düzenli müşterilerin arasında, önünde durduğu plazanın 4 katını kaplayan çok prestijli bir şirketin CEO’su Tarık da bulunuyor.
Tarık’ı kahvaltı sırasında görenler şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar ve genelde ‘Artislik olsun diye geliyo lavuk. Halka indik, halkı anladık, mütevaziyiz’ mesajı veriyor diye düşünüyorlar. Ancak Tarık, Rıza’nın işinin görece tenha olduğu saatlerde Rıza ile epey nitelikli vakit geçiriyor…
Tarık’ın bu ilgisini çözen bir sürü çakma profesyonel, normalde burun çevireceği tezgahta kahvaltı olayının müptelası gibi davranıyor ve sürekli Rıza’yı zarflayarak ağızından Tarık hakkında tüyo almaya çalışıyor. Ama nafile. Rıza, bu genç çakma profesyonellerin güttüğü koyun kadar çobana yürümüş olduğu için malzeme vermiyor.
Günlerden bir gün, Rıza tam tezgahı toplamaya hazırlanırken plazadan kravatı sağa sola salınarak birinin kendisine ‘Rıza Abi… Rıza Abi…’ diyerek koştuğunu görüyor. ’Gel delikanlı önce iki rekat soluklan. Hayır olsun.’ diyerek cigarasını yakıyor ve dikkatlice dinlemeye başlıyor. Plazadaki prestijli şirketin genel müdür yardımcısı kendisini şirkete davet ediyor. Bu zamana kadar Tarık bile davet etmemişken GMY neden davet ediyor ki? Ayrıca Tarık’ın olan bitenden haberi var mı? gibi sorularla cigarayı bitirmeden kırıp, güvenlik görevlisine tezgaha göz kulak ol bakışı atıp yollanıyor.
Rıza’nın şirkete girdiğini gören tüm çalışanlar ilk tepki olarak sallamıyorlar. Sadece akıllarından ‘Bu adam sipariş getiriyor muydu ya?’ sorusu geçerken Rıza’yı şeffaf toplantı odasında GMY ile birlikte konuşurken görenlerde mavi ekran çıkıyor.
GMY direkt konuya giriyor:
‘Rıza Bey, Tarık Bey maalesef yatak döşek hasta ve iki hafta işe gelemeyecek. Bizim de önümüzdeki hafta yabancı yatırımcılarımıza yapmamız gereken çok kritik bir sunum var. Kendisi ile konuştuğumuzda, anlamadığım bir şekilde, bize sunumla ilgili sizin yardımcı olabileceğinizi söyledi. Yanlış anlamayın bu cümleleri bir kurmakta zorlanıyorum. Nasıl yardımcı olabileceğinizi anlamıyorum? Ama Tarık Bey’in talebi doğrultusunda bu görüşmeyi organize ettim ve yardımcı olmanızı rica ediyorum.’
Rıza ise:
‘Tarık Bey’in benim hayatımda özel bir yeri var. Eğer kendisi böyle bir talepte bulunmuşsa başım üstüne. Müsade edin bir tezgahı kapatıp geleyim. Çalışmalara başlayalım.’
Diyerek, aşağı iniyor tezgahı topluyor, önlüğü çıkarıyor ve yıllar önce tövbe ettiği profesyonel toplantı ortamlarına bir kaç günlüğüne de olsa geri dönüyor. Ne için? Yıllar önce çok uluslu bir şirkette birlikte müdür, direktör olarak cansiparane çalıştıkları, birbirini kolladıkları çalışma arkadaşının hatrı için…
Rıza bir zamanlar; işkolik, hırslı ve her daim kazanan profesyonellerdendi. Okulu erken bitirdi. En prestijli yerlerde stajlar yaptı. Çok başarılı kupon bir kariyer yaptı. Hem şirket içinde hem de sektörde çok saygı duyulan bir profesyoneldi. Çalıştığı şirketlerde departman bağımsız herkesin danıştığı değerli bir çalışandı.
Rutin bir iş seyahati esnasında eşinden acil bir telefon aldı. Kızı ciddi bir şekilde hasta idi. Rıza ailesine çok fazla vakit ayıramayan biriydi. Karısı acil gelmesini talep etti. Rıza’da kendisinin Uzak Doğu’da olduğunu hatırlattı ve hastaneye götürüp ne gerekiyorsa yapılmasını istedi. Ama olan oldu. Kızı bu ateşi kaldıramadı ve vefat etti. Uçak organizasyonunu da adam gibi yapamayan Rıza, kızının cenazesine bile yetişemedi. Döner dönmez, kızının mezarına bir ziyaretçi gibi gitti.
O yürek dağlayan ziyaret esnasında profesyonel hayata tövbe etti. Yasını tuttuktan, karısının da kendisini suçlayarak boşamasından sonra, alın teri ile daha gerçek bir iş yapıp ekmeğini kazanmaya yemin etti.
İşte memleketimin çakma profesyonelinin her sabah salça ekmek satıyor diye makaraya aldığı, CEOların hala danışmanlık talep ettiği Rıza’nın anti-profesyonel hikayesiydi bu…
15.03.2015 Tarihinde Radikal’de Yayınlanmıştır.
Tek Yorum