Sektöre Veda
Kaya (37), bıçkın ajans başkanı. Eski kulağı kesiklerden. Sektörün illüzyonundan uzak, kendi dinamiklerini yaşayarak hatırı sayılır bir başarı elde etmiş ’gerçek’ bir figür.
Tansu (40), medya sektöründe üst düzey yönetici. Sol şeritte ayağını gaz pedalından çekmeden, genç yaşta yükselmiş, nadir üst düzey yöneticilerden. Demlenmiş hırsların bünyesinde iz bıraktığı, ama buna rağmen nefes almaya çalışan adamlardan.
Kaya ve Tansu’nun ortak geçmişleri çok eskilere dayanmıyor. Ancak bir iş vesilesi ile tanışmalarını müteakip ortak geçirdikleri zaman, nitelik ve nicelik olarak yıllara bedel.
Kaya ve Tansu birbirlerini tanımadan önce, yaşadıkları travmalardan, almış oldukları aile terbiyesinin, görgünün deneyimledikleri yalan konjonktürle uyuşmamasından, gerçekliklerinin kapısına asma kilit vurmuşlardı.
Yıllar sonra birbirlerini buldular. Karşılıklı nefes almaya başladılar. Anlam arayışında acı tatlı bir sürece girerek, birbirlerinin yaralarını kaşıdılar ve hatta kanattılar. Kadrajda kan gözükse bile, yüzlerde ve kalpte, hep derin bir tebessüm oluyor.
Haftanın üç akşamı, gecenin ilerleyen saatlerinde buluşup, sohbet edip, nefes alıyorlar.
Her buluştuklarında mevzu, bir şekilde çalıştıkları sektöre geliyor. Herkes b..klandıktan sonra, ‘Ulan herkes g…t. Biz çok iyiyiz.’ söyleminde final yapılıyor. Büyük kalın harflerle ifade edilen söylemin hemen akabinde vicdan yapılıyor. ‘Hayatımız bu noktaya nasıl geldi? Bu sektörün içinde ne işimiz var? Neyi yanlış yapıyoruz?’ soruları ile sorgulama süreci başlıyor.
Uzun geceler, uzun sohbetleri kovalıyor. Fikirler, cesareti demliyor. Demlenen cesaret, aksiyon aldırıyor.
Kaya ve Tansu; sektörü, profesyonel hayatı bırakıp çok daha basit, hayatın içinde yer alan bir işle uğraşma kararı alıyorlar.
Ancak, ‘Madem bu sektöre yıllarca bu kadar emek verdik. Nam saldık. O zaman çıkışımız da şaşalı olsun.’ diye düşünüyorlar. Sektöre dair son motivasyon ve eforlarını bu vedaya ayırıyorlar.
Sıra dışı bir veda hikayesine baz teşkil edecek bir parti hazırlamak için kolları sıvıyorlar.
Partinin fark yaratabilmesi için mutlaka bir konsepti olması gerekiyor.
Kaya, konsept ve partinin iletişimimi konusuna odaklanırken; Tansu’da parti operasyonuna odaklanıyor.
Parti konsepti; kadın erkek ayrımı yapmadan, kartvizit maskeli ve siyah pelerinli katılımcıların, sektörün acımasız çarklarında yoğurulmuş hazlarının, üzerlerindeki ölü toprağını atmaları ve nefes almaları olarak belirleniyor.
Herkese rassal bir kartvizitten yapılmış maske ve siyah pelerin dağıtılması organize ediliyor.
Partide, kimse kimsenin kim olduğunu bilmeyecek, kimlik paylaşanlar partiden ihraç edilecek.
Parti daveti, sektörün ileri gelen 250 kişisine özgün bir sandıkta gidiyor. Sandığın içinde, toprak ve mezar taşı bulunuyor. Mezar taşında davet edilen kişinin kartvizit bilgileri yazıyor. Mesaj olarak da ‘Bu akşam üzerimizdeki ölü toprağını atmak ve nefes almak için seni de aramızda görmek istiyoruz.’ söylemi yer alıyor.
Sektör adeta çalkalanıyor. Herkes bu davetiyeleri, partiyi konuşuyor. Bir çok insan, Kaya ve Tansu’nun çevresinden tanıdık arayışında. Araya birilerini sokmaya çalışarak kendilerini de davet ettirmeye çalışıyorlar.
250 kişilik partiye 325 kişi LCV yaptırıyor. Herkes pelerin ve maskelerini takarak mekana giriş yapıyor.
Eski bir torna atölyesinden bozma, yüksek tavanlı ferah, post modern bir mekan.
Tansu’nun hakimiyetinde premium shotlar ve içkiler oluk oluk akıyor. Mekanın içerisinde misafirlere özel cigar lounge da bulunuyor.
Her gelen, fesat gözlerle ortalığı süzüyor. ‘Nasıl olur da daha önce biz de bu kadar güzel bir iş yapamadık?’ bakışları atıyorlar.
Herkes birbirini tahmin etmeye çalışıyor. Birbirini goygoyluyor. Birbirine yürümeye çalışıyor.
Saatler gece yarısına yaklaşınca alkol duvarı aşılmaya, tinderlar yanmaya başlıyor, keyifler gıcır.
Saat tam 00.00 olduğunda mekandaki tüm elektrikler kesiliyor.
Ortama, zifiri bir karanlık hakim oluyor. Katılımcıların neredeyse tamamı ‘Süper bir deneyim yaşayacağız’ modunda heyecanlanırken; içlerinde tadında bir yusuflanma da oluyor.
Cep telefonları ile aydınlatılmaya çalışılan mekanda, aniden bağırışlar duyuluyor.
Elektrik kesintisini ile birlikte pelerin ve maskelerini kuşanmış Kaya, Tansu ve sanayiden arkadaşları (Üstüpü Halim, Bijon Recep, Otomatikçi Sebahattin, Buji Tanju, Piç Sinan, Alyan Kemal, İngiliz Hamit, Uzun Gündüz) iki gün önceden ıslattıkları odunlarla birlikte sahaya iniyorlar.
Islak odunu Thor’un çekici gibi kullanmaya alışmış ekip, tüm parti katılımcılarına Allah ne verdiyse dalıyor.
Elleri yara oluncaya, nefesleri kesilinceye kadar, ağızlarından salyalar aka aka vuruyorlar.
Katılımcılar hala olayın tam olarak vehametini anlamış değil. Bazıları hala alkolün de etkisiyle ‘Ne özgün deneyim amk.’ kafasında. Ne zaman kendi ağızlarının ortasına da bir odun geliyor, işte o zaman aydınlanıp, nefes almaya başlıyorlar.
Bağrış, çığırış ve kemik sesleri partinin soundu oluyor.
Katılımcıların önemli bir kısmı son enerjilerini mekanı terk etmek için kullanırken; Kaya, Tansu ve arkadaşları ise yere çömüp çayın demlenmesini bekliyorlar…
‘Sadece her şeyini kaybettikten sonra özgür kalabilirsin!’ cihetiyle hareket eden Kaya ve Tansu, sektöre efsane bir şekilde veda ediyorlar.
Ciğerleri uzun zamandan beri ilk defa, gerçek oksijen gördüğü için, artık nerede olurlarlasa olsunlar, ne yaparlarsa yapsınlar, kuşlar gibi özgürler…
22.03.2015 Tarihinde Radikal’de Yayınlanmıştır
Tek Yorum