Nasıl Patron Olunur? CNNTürk – Gündem Özel

23.12.2017 Tarihinde  CNN Türk’te Sevgili Deniz Bayramoğlu‘nun sunduğu ‘Gündem Özel’ programında ‘Girişimcilik’ konusu farklı yönleri ile ele alındı.

Programın tanıtım metni:

‘Hayatınızdan sıkıldınız, daha çok para kazanmak istiyorsunuz, daha mutlu bir iş arıyorsunuz. Kendi işinizin patronu olmak istiyorsunuz. Gündem Özel, son dönemlerin en çok kullanılan kavramı “girişimciliği” bambaşka bir bakış açısıyla tartışıyor. Her isteyen girişimci olabilir mi? Girişimcilik gerçekçi bir hedef mi, yoksa sistemin bir oyalamacası mı? Bir girişimde bulunmak ve hayatımızı değiştirmek için nelere sahip olmalı? Sermaye olmadan girişimcilik mümkün mü? Sadece fikirden nasıl para kazanılır? Deniz Bayramoğlu sordu, girişimciler Sinan Öncel ve Baybars Altuntaş, Akademisyen-Yazar Yüce Zerey, Sosyal Girişimci Prof. Dr. Mustafa Sarı, E-Ticaret Uzmanı Sibel Dervişoğlu yanıtladı.’

Yazının devamını oku..

Selfie Mania

Selfie, Oxford Dictionary tarafından 19 Kasım 2013 tarihinde, bir önceki yıla göre %17.000 kez daha fazla kullanıldığı tespit edilerek yılın kelimesi olarak seçilen ve İngilizce’deki diğer tüm kelimelerin fesatlanmalarına rağmen sözlükte “Kendi Fotoğrafını Çekme” anlamı ile yerini alan en havalı kelime.

Selfie Mania, bireyin yaşamış olduğu kimlik illüzyonunu pekiştirirken, anı yakalamak adına, anı kaçırmanın ironik deneyimi.

Selfie çekemediğimizde elimizin ayağımızın titrediği ve ruhumuzun büzüştüğü mevcut konjonktürde, Türk Dil Kurumu da Oxford Dictionary’den geri kalmayarak konu ile ilgili raconu kesti ve vatandaşlarımızdan gelen önerileri değerlendirerek, Selfie’ye Türkçe karşılık olarak Özçekim’i seçti. Artık hem İngilizce’si hem de Türkçe’si bünyemize enjekte edilmiş ve kana karışmış durumda.

Sağa sola bireysel fotoğraf koymak, kendini ön plana çıkarmak, orta sahada rövaşata çekmek, internetin ilk zamanlarından beri gündemde olan ve deneyimlenen bir eylem.

Yerli ve/veya yabancı “celebrity” olarak kendini konumlandıran kişiler, fil dişi kulelerindeki erişilmez mahremlerinden halkın seviyesine ulaşabilecek bireysel veya toplu paylaşımlarda bulunmaya başladıklarından itibaren, kendi fotoğrafını çekme konusu ziyadesiyle yayıldı.

 

Neden Selfie Çekiyoruz?

“Çok güzel ve hoş olduğumu biliyorum. Selfie ile kendimi ifade ediyorum. Kıskananlar çatlasın.”

“Gittiğim mekanlar, yediğim yemekler, birlikte olduğum kişilerden ziyade hayranlarım sürekli beni görmek istiyor. Artık kadrajın odağında ben olacağım.”

“O kadar fön çektirdik, makyaj yaptırdık. Güzel bi selfie patlatalım ki likelar boşa gitmesin.”

“Bi dakika başlamayın! Masayı da alan bi Selfie çekelim ki alem ziyafet görsün.”

“Remzi Bey ağızınıza sağlık çok verimli bir konuşma oldu. Bi selfie çektirebilir miyiz?”

“Beğeninize ve takdirinize ihtiyacım var.”

“Busenaz ile bi Selfie patlatsak mevzu biter. Havamız bi milyon.”

“Genel Müdür ile Selfie’ye girsek çok mu zevzeklik olur?”

“Kolum biraz daha uzun veya bi Selfie çubuğumuz olsa sahneyi tüm grup elemanları ile birlikte alabileceğim. Ancak kafam tüm kadrajı kaplıyor.”

“Anlara benliğimi entegre edip mutlu deneyimlerin kaybolmasını istemiyorum.”

 

Selfie Türleri

 

Sadece Ben Selfiesi: Selfie’yi çekenin kadrajı eşek kadar kapladığı sadece çeken bireyin görülebildiği Selfie’ler.

Sevgilim ve Ben Selfiesi: Sevgilinle yakın temasta: “Aaa ne kadar şirinler değil mi?” dedirten Selfie’ler. 

Kıyafetim ve Ben Selfiesi: Kılığın, kıyafetin, takı ve aksesuarın en ince detaylarına kadar sergilendiği ve “Tarzı var çok hoş giyiniyor. Üzerindeki elbiseyi kime diktirdi veya nereden aldı acaba?” dedirten Selfie’ler.

Gittiğim Mekan ve Ben Selfiesi: Gidilen havalı mekanın neresi olduğuna dair detayların hakkı ile verildiği ve “Hacı biz oralarda çay içemezken adam loca kapatmış” dedirten Selfie’ler.

Yeni Oyuncağım ve Ben Selfiesi: Sahip olmanın prestij kazandıracağı oyuncak / alet edavat / teknolojik ürünün sergilendiği ve “Keşke benim de olsaydı.” dedirten Selfie’ler.

Celebrity ve Ben Selfiesi: Celebrity ile anti-depresan gülümsemesi takınarak poz verip, “Tanıyormuş olm. Nasıl çevresi var anlamıyorum hakim anasını satayım.” dedirten Selfie’ler.

Hayranlarım ve Ben Selfiesi: Halk ile yalandan tebessümleri kombinleyen, “Ne kadar mütevazi, hayranlarına dostu gibi davranıyor.” Dedirten Selfie’ler

Aynada Ben Selfiesi: Aynanın tüm farklı açılarında (tercihen premium bir asansör aynası) egonun tüm kasları kasılmışken çekilen Selfie’ler.

Manzara ve Ben Selfiesi: İlgi çekecek mekanların, sıradışı görünümlerinin kafa ile birlikte kadraja entegre edildiği,         “Ulan herif ne güzel yerlere gidiyor. Ne kadar çok geziyor.” dedirten Selfie’ler.  

 

Temel Selfie Çekim Soruları  
Malzemeyi güzel gösterecek doğru ışık var mı?

Havalı ve ilgi çekebilecek bir lokasyon da mıyız?

Selfie’nin bünyesine yüklerken yazılacak içerik  yeterince ilgi çekici mi?

Selfie’nin içerisinde kimler var ? Kimler yok? Beğeni sayısını arttıracak birileri var mı?

Selfie kadrajında kimler ön planda kimler arka planda?

Selfie kimin hesabından hangi platformlarda paylaşılacak?

Selfie’nin başlığı ne olacak ?

“Hiç gerçek olduğunu sandığın bir rüya gördün mü? Ya o uykudan hiç uyanmasaydın rüya olduğunu nasıl anlayacaktın? “ (Morpheus, The Matrix,  1999)

 

Herkesin elinde kamera ile hayatı izlediği ve başrolünde kendisinin oynadığı beğenilme rüyasını deneyimliyoruz…

08.06.2014 tarihinde Radikal’de yayınlanmıştır.

Tatil Dönüşü Mesai

Yine buhranlı bir Pazar…

Hava da en az benim kadar arafta… Gürleyip yağmur olarak yağsam mı? Yoksa açıp insanların içini ısıtsam mı? Diye kararsız ve puslu…

“Bi nefes” niyetiyle deneyimlediğim tatilde, kelimelerin kifayetsiz kalacağı o tarifsiz anlardan sonra; yine business causal ile  bedenimi kaplamak üzere yollara koyuldum.

Metropoller; business causal giydirilmiş bedenleri, üstün çekim kuvvetleriyle mıknatıs gibi çekiyor. Çekerken de kulaklarına: “Hadi kardeşim yürü, yarın iş başı yapacaz. Daha eve gidecez, banyo yapacaz… Kıyafetler ayarlanacak. Toplantı notları gözden geçirilecek, okunması gereken raporlar var vs.. ” şeklinde fısıldıyor.

En acımasız mesai deneyimlerimde hatırlamak istediğim en güzel tatil anıları, yola çıktığım andan itibaren bu insafsız fısıltılarla tüketiliyor…

Halbuki, güzel tatil anılarımı bir dahaki tatile kadar itina ile saklamak için, küçük mutluluklarımı biriktirdiğim, travmalardan koruduğum cüzdanın en derin ceplerine itina ile yerleştirmiştim. Ancak, fısıltılarak ek olarak; metropollerin evrensel çekim kuvvetinin modern temsilcileri olan kitlenmiş otobanlar, uzun feribot kuyrukları, sinyalsiz şerit değiştiren terliksi hayvanlar, vb. En güzel tatil anılarımı çoktan tüketmeye başladı bile.

Tam rahatlamıştım, huzur bulmuştum derken, huzurumun ırzına geçmek için bir tecavüzcü peydahlanmıştı, zihnimde: “Pazartesi”

Yine maskelerimizi takacak, ertesi sabaha Berk Beyler, İdil Hanımlar olarak uyanıp, sabah kahvaltımızı ucuz yağlı bir poğaça ile ikame edip, iş tanımlarımızın evrensel gerekliliklerini yerine getirmeye çalışacağız.

Pazartesi sabahı…

Saat 06.00…

Çalan alarm mutluluk evreninden gerçeklik evrenine bir geçit rölü oynuyor. Olayı paralel evrenler ile daha kompleks bir hale getirmeden kalkıyorum…

Tuvalet süreci, sabah kalkma ritüelleri arasında global olarak vazgeçilmezliğini koruyor.

Kıl büyütme, yönetme özgürlüğümü elimden alan traş seramonisi akabinde, cildim kadar ruhum da tahriş oluyor.

Halet-i ruhiyem müsait ise kıyafetler akşamdan özenle seçilmiş, gerekli kombinasyonlar gerçekleştirilmiş  giyilmeye hazır bir durumda bekliyorlar.

Çanta hazırlama sürecinde bilgisayar her zamanki gibi kral tahtına otururken, defter, kalemlik, telefonlar, anahtarlar çantada kendileri için önceden hazırlanmış yerlerini alıyorlar.

Saçımı başımı derleyip topluyorum. Mümkünse el yüz ve başın ilgili kremlerle günlük münasebetini sağlıyorum.

Yaş artık kemale erdi. Düzenli yutulması gereken haplar var. Aç karnına alınması gereken hapları alıyor, kahvaltı masası ile uzaktan keşişip kendisine bir daha görüşmemek üzere veda ediyorum.

Servis bekleme mekanına doğru ilerliyorum. Servis bekleme mekanında herkesin servis beklediğini görmek, aynı saatte aynı insanları aynı haraketleri yaparken görmek adeta zamanı durduran bir aktivite oluyor.

Servis gelince herkes temkinli, emin ve hızlı adımlarla servise doğru yöneliyor. Hafif bir yer kapma çabası yok değil, ama nezaketten kimse bu hevesini belli etmemeye çalışıyor.

Yol esnasında uyumayı tercih edenler çoğunlukta, kibar bay ve bayanların uyurken ağızlarının aldığı şekiller bireysel marka yönetimleri açısından büyük bir handikap oluşturuyor. Uyumayı tercih etmeyenler genelde kulaklıkları sayesinde dış dünya ile irtibatlarını kesmişler. Daha azınlıkta kalanlar ise kitap okuyanlar. İşin özünde  sorsanız herkes kitap okuyor ama malesef çantadaki kitaplar uyku karşısında dirençsiz kalıyorlar.

İş yerine gelince, sağdan soldan özensizce devşirdiğim hızlı tüketileni sağlıksız yiyeceklerle donatılmış kahvaltı mönüsünü deneyimledikten sonra profesyonel cephedeki yerime mevzileniyorum.

Maillerime kabaca, pozisyon bazlı bakıyorum. Toplantı hazırlıklarını tamamlıyor, şık bir defter, şık bir kalem, şık bir kartvizitlik ve kendinden emin adımlarla toplantı cephesine doğru yola koyuluyorum.

Toplantılar!: Yüzyüze veya mail ortamında karşılıklı halledemediğimiz kaotik tüm süreçlerin er meydanı… Mesai doldurma platformları… Çok iş yaptığını, ne kadar meşgul olduğunu gösterebildiğin yegane aksiyonlar… Kendini ifade etme, ne kadar iyi ne kadar yetkin bir insan olduğunu gösterme ortamı… Ve gerçek mesai, gerçek mücadele başlıyor…

Hiç aradığın şeyi bulduğunda, bulduğun şeyin aradığın şey olup olmadığına dönüp baktın mı ?” Kaybedenler Kulübü

 

23.03.2014 Tarihinde Radikal’de yayınlanmıştır.

Viral İnsanları

Hayata viral lenslerle bakan insanlar…

Pazarlama dünyası ile viral kavramları uzun bir süredir çıkıyorlar. Ancak ilişkilerinde çalkantılar eksik olmuyor. Zaman zaman pazarlama, viralin marjinal yaklaşımlarından rahatsız olurken, zaman zaman da viral, pazarlamayı eski kafalı olmakla suçluyor. İlişkinin final sahnesinde mutlu son var mıdır? Bilinmez.. Bilinen şey şu ki, modern pazarlama iletişiminde viralin hatırı sayılır ve havalı bir konumu var. Hatırı sayılır konumundan dolayı, viral ile uğraşmak, viral film çekmek / çektirmek, viral kampanya yapmak:

 “Bizim viral, sizin virale kor.”,

“En iyi Sevgililer Günü virali bizim”,

“En iyi Anneler Günü Virali Hamit’lerin”,

“Sizin viral kaç görüntülenme aldı?”

“Hiç seed etmeden organik olarak hayvan gibi görüntülenme aldık. Seed ederek ebem de o kadar görüntülenme alır.”

“Bizim viral Mashable’da çıktı.”

“Youtube’ta ana sayfaya bi girdim organik olarak Ecesu’ların virali gördüm.”,

“Bu iş kesin viral, gaza gelmeyin. Sazanlık yapıp atlamayın”,

“Bu sene mutlaka güzel bir viral yapmamız gerekiyor”

“O kadar iyi bir viral oldu ki, TV’de de yayınlayabiliriz”

“Bi viral yapalım. Haber kanallarında çıksın. Gazeteler organik olarak haber yapsın”

“Flashmob gerçekten çok ilgi çekiyor.”

“Recep, Hakkı, Hasan. Ne kadar kedi, kopek, bebek videosu varsa indirin. Bakalım, inceleyelim. Çekeceğimiz viralde hangisini nasıl kullanacağımıza karar verelim.”

“Tüketiciye ‘Yok artık anasının nikahı’ dedirtecek bir piçliğe ihtiyacımız var.”

“X makinesi yapalım tüketici düğmeye basınca şakalar komiklikler olsun. Wow efektini çekelim, viral olarak yayılır. ”

“İçerik yeterince iyi ise seed etmeye gerek yok. Zaten yayılır.”

“Yapacağımız şakada tabiki halktan insanlar olacak ama cast kullanmazsak videoyu kurtaramayız.”

“Fırlama sözlerle bezenmiş güzel bir şarkı yapar ve havalı bir klip çekersek oradan yürürüz.”

“Hacı bizim virali gördün mü? Süper di mi. Bi tweet atsana. En kötü ben paylaştım. Onu retweetle”

“Bizim viral bu sene, x, y, z yarışmalarında k,l,m ödüllerini aldı. Herkese kapak olsun.”

“Insight’ı doğru bir hype ile birleştirdin mi yürücen aga…”

gibi söylemler pazarlama ekosisteminde daha yüksek frekans ile karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla viral çekmek, yaymak, ölçmek vs gibi konulara dair kesilen ahkamlar pazarlama ekosisteminde ziyadesiyle değer buluyor.

Peki Nedir Bir Viral Kampanyayı Başarılı Kılan?

Markanın hedef kitlesine uyan doğru bir iç görüye dayanması.

  • Doğru içgörü üzerine kurgulanmış başarılı bir hikaye anlatılması.
  • Hikaye oluşturulurken ve anlatılırken:

     Hikayenin başında bir problem olması

     Hikayenin kahramanının olması

     Hikayenin geçtiği bir ortam / mekan olması

     Hikayenin marka hedef kitlesi ile kimya uyumu olması

     Hikayesenin sade olması

     Hikayenin samimi bir dilde anlatılması

     Hikayenin doğası gereği yayılabilir olması

     Hikayenin marka DNA’sı ve stratejisi ile bağlantılı olması

     Hikayenin mutlaka bir sonu olması

  •  
  • Offline ya da online bilinen bir hype ile paslaşması ve aşinalık yaratması
  • Organik yayılımın nefesinin düşeyazdığı anda hedef kitleye uygun mecralarda seed edilmesi

Viral kampanyaların pazarlama iletişimindeki yerinin ve öneminin hızla arttığı aşikar. Bu süreçte en  kritik olan husus, entegre akan pazarlama iletişim sürecinde gerçekten bir virale ihtiyaç var mı? (içerik ve hedef kitle ile etkileşim planlaması açısından) Varsa viralin entegre pazarlama iletişimindeki rolu nedir? Viralden beklenen hedef nedir? Beklenen hedefi nasıl ölçümlüyoruz? Gibi soruların süreç başlamadan once cevaplarının verilmesi, ilgili paydaşlarla mutabık kalınması ve akabinde aksiyon alınması.

Beleş İnsanları

Hayatı Ucuzlaştıran İnsanlar

Sebat ile olan mücadelesinde doğuştan hükmen mağlup sayılmış, her daim gücün ve güçlünün yanında nefes alıp vermiş, hayatın her sahnesini yancı lenslerle izlemiş ve hayatın anlamını elini cebine götürmemekle özetlemiş ve özümsemiş insanlardır. 


Sürekli her alanda fırsat yaratmak, maliyetleri sıfırlamak, yancı konumundan taviz vermemek, hayatın yeni deneyimlerinin maliyetsiz tadına bakmak, deneyimli insanlara  “Hacı anladık başarmıssın da, şunu bi 10 adımda özetlesene neler yapacaktık?”  sorularını yöneltmek, sunum yapan kişiden “Çok teşekkürler elinize sağlık, sunumunuzu şu USB’ye atabilir misiniz?”diyerek sunumunu istemek, hayatınını maliyet odaklı yaşayıp asgari maliyetlerle sürdürdürebilirliği başarı saymak fabrika ayarlarında yüklü olarak gelir. 


Temel olarak beleş insanı özellik ve söylemlerine bakacak olursak:

* Sigara içer. Ama asla paket taşımaz.

* Puroya merak sarar. Ancak her seferinde başkasının purosu ile hava atar. 

* Cüzdanı hep uzaktadır. Nakit parası hiç yoktur. Kredi kartı da cüzdandan hep geç çıkar veya POS makinesi ile hoşlaşmaz. Hesap ödemeye dair tüm gerekli aksiyonlar alınana kadar hesap ödenir.
 

* Valeye para vermemek için, gittiği mekanın 3 km ötesine arabasını park etmekten gocunmaz.

* Benzin yakmasın diye mutlaka bir arkadaşının arabasına yamanırken, “İçki içeceğim sıkıntı olmasın” söylemini yan cebinde tutar.

* Her bulduğu yol fırsatında vitesi boşa atarak benzinden tasarruf ettiğini düşünür.

* Berbere jöle sürmek, kulak kıllarını çakmak ile yakmak için gider. 

* Kendi saçını sakalını, sokaktan 10TL’ye aldığı makine ile keser. Bunu da verimlilik olarak görür. 

* Taze çay gelmiş okey masasında yancı olup, oynayanlara yorum yaparlar. Herkes çay içerken ekstra tost vs siparişi verir.

* Saha ziyareti veya “external focus” kisvesi altında sürekli iş temaslarında bulunur. Ancak bu ziyaretleri yemek zamanına denk getirir. Bu vesile ile en premium mekanlarda eli ile cebinin arasındaki açıyı bozmadan premium yemek deneyimleri elde eder. 

* Dünyanın en zeki ve donanımlı insanıdır. Dolayısıyla kendisine akıl soran veya soracak olanların mutlaka bunun bir şekilde karşılığını vermeleri gerektiğini düşünür. 

* Mesai saatinin bitiminde akşam yemeğini de iş ortamında yer. Böylece hem evde yeme derdi olmaz. Hem de maliyeti olmaz. 

* Benzini şirket tarafından ödeniyorsa gitmediği tüm coğrafyalara gitme vizyonunu aktif hale getirir. Aracını başkalarına kiralamayı teklif eder. En kötü ihtimalle “Benzin benden yeme içmeyi siz çekin” seviyesine iner. 

* Dışarıda yediği her yemeği, otelde faturalanan her ekstrayı, seyahat esnasındaki her detayı (hediye vs) dudak uçuklatan argumanlarla süsleyip şirkete masraf olarak kilitleme eğilimindedir. 

* Toplantı esnasında gelen ikramları toplantı sonunda masasına götürür.


* Gidilebilecek tüm konser, maç, vs gibi etkinliklerin  biletlerini sponsorlardan temin etmeye çalışır. Bu konuda arkadaşının arkadaşı, arkadaşının ebesinin arkadaşı dahi aranır. “Bu zamana kadar herhangi bir etkinliğe para verip gitmedim” söylemini erdem sayar.  

* Mekanda havalı içkilerin açıldığı locaya yanaşır, her türlü içki, çerez, buz, aperitif, meyveye salça olur. Hesap istendiği anda tüm şanıyla tuvalette olan insandır.  

* Arkadaşından ödevini, “Hacı bi versene doğru yolda mıyım? Check etmek istiyorum.”diyerek aldıktan sonra, küçük değişiklikler yapıp hacılar.

* Ders kitabı almaz, arkadaşlarından otlanır.


* Kalem, defter vs gibi kırtasiye malzemeleri ise katılınan etkinliklerden gelmektedir.


* Kız arkadaşı  ile çıkacağı zaman arkadaşının arabasını almaya çalışır. Alamaz ise “Halka inelim güzelim, hep araçlardayız. Otantik ruh kişisel gelişimin anahtarıdır” cihetiyle kızı dolmuş veya otobüse binmeye zorlar.


* Metro, metrobüs, otobüse beleş binmeyi fırlamalık sayar.


* Gittiği mekanda ilk hareket olarak wireless şifresini ister. Bir çay içip saatlerce oturur.


* Beleş wireless bulduğu zaman yapışır, kopacak stresi ile ömründen ömür gider.  


* Pilav üstü kurunun yanında bir ekmek yiyen kişidir.


* Arkadaşı ile buluşmadan önce parfümeriye gidip, testerları hayvan gibi deneyip, her tarafına parfüm sıkar. 


* Kız arkadaşı ile buluşmadan önce simide abanıp, buluştuklarında kız yemek yerken “Ben tokum deyip” diyerek soda içer.


* Herhangi bir dergi, kitap, film, dizi, müzik gibi esere para ödemez. Bir yolunu bulur beleş edinir. Para vereni de salak olarak görür.

* Sürekli arkadaşının telefonundan konuşma eğilimindedir. “Hafız, telefonunu bi versene, evi haberdar edeyim geç kalacağımdan. Yine kontörüm bitti de.” 

* En hızlısından sonuca nasıl gideceğine odaklanır. “Hocam, peki ya sizin deneyimleriniz doğrultusunda biz nasıl marka oluruz?”


* Güzelliğin bile maliyetlerini paylaşır. “Canım, rujunu kullanabilir miyim? Senin pilli rimelinle daha iyi rimel çekiliyor ben de alacağım en kısa zamanda” 

Sonuç olarak hayatın doğrusal düzleminde her koşulda ayakta kalabilen, her ortama uyum sağlayabilen ve varlığını sürdüren bir organizma ile karşı karşıyayız.

İşbu organizma ile tarihin tozlu yapraklarına kıyasla artık daha fazla karşılaşıyoruz. Önümüzde, arkadamızda, sağımızda, solumuzda, evimizde, odamızda, işyerimizde…

Kısacası artık her yerdeler…

19.01.2014 Tarihinde CNN Türk Sitesinde Yayınlanmıştır